Sitemizi kullanabilmeniz için tarayıcınızda javascriptlerin çalışmasına izin vermelisiniz.
Onceki
Kapat
Bekleyiniz, resim yukleniyor...
Sonraki
Sonraki
PetVet
Pzt - Ct  09:30 - 20:00
Pazar  10:00 - 18:00
İnsanlara karşı saldırganlık: Kedilerin saldırgan olması normal midir? Evcil kedilerde görülen saldırgan tepkiler, bu türün doğal davranışıyla yakından ilişkilidir ve bunlar avlanma, oyun ve sosyal çatışmanın normal parçasıdır. Ancak kediler insanlara karşı saldırganlık gösterdiğinde bu "sorunlu davranış" olarak adlandırılabilir. Buna bağlı olarak kedinin bu davranışını tetikleyen faktörü bulmak ve normal olup olmadığını tespit etmek önemlidir. Normal saldırganlık oldukça öngörülebilirdir ve kedinin normal ihtiyaçları karşılanıyorsa, sorun davranışsal müdahale ile çözülebilir. Anormal saldırganlık daha az öngörülebilirdir, ilişkilendirmek ve tespit etmek zordur. Kedilerin saldırganlığına ne sebep olur? Saldırganlık bir teşhis değil, duygusal durumun bir sonucudur, bu yüzden bu durum kedi sahibi tarafından sorun olarak belirlendiğinde, kedinin geçmişi, yaşadığı ortam, sorunun ne zaman başladığı ve nasıl devam ettiği incelenerek her vaka bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Kedilerde saldırganlık genellikle aşağıdaki olgular tarafından tetiklenir veya bunlarla ilişkilidir: Sosyal baskılar Korku veya kaygı Gerginlik Uygunsuz oynama şekli Hastalık veya ağrı Her davranışsal sorunda olduğu gibi, sorunun ağrı veya hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığından emin olmak için kedi sağlık kontrolünden geçirilmelidir. Bir değerlendirme ve tedaviden önce yaralanmaya karşı güvenlik önlemleri alınmalıdır. Böylece fiziki sebepler ortadan kaldırılabilir veya gerekirse tedavi edilebilir. Saldırganlık kişinin yaralanmasına sebep olursa ve veteriner hekim kedide fiziki bir sebep bulamıyorsa, bu aşamada bir davranış uzmanına danışılabilir. Aşağıda saldırganlık olarak tanımlanan bazı senaryolar verilmiştir: Yavru kediniz oyun oynarken sizi ısırıyorsa ne yapmalısınız? Kediler yavruyken birbirleriyle kavga ederler ve birbirlerine sert bir şekilde kenetlenip boğuşurlar. Bu kavgalar biraz sert bir hal aldığında sona erer, böylece yavru kediler oyun oynarken ısırmamayı öğrenirler. Maalesef insanlar ellerini kullanarak benzeri oyunlar oynamaya çalıştıklarında bu kedilerde heyecan yaratır ve kedileri oyun adı altında ısırmaya ve tırmalamaya teşvik eder, bu da yaralanmaya sebep olabilir. Kediler elleri hedeflerken sonradan çıplak ayağa yönelirler ve yetişkin olduklarında ise her fırsatta el ve ayakların üzerine atlarlar. Bu noktada kedinizin yalnızca sert bir şekilde oyun oynamaya mı alıştığı yoksa saldırgan olarak mı nitelendirileceği konusunda emin olmak için tespitte bulunmanız gerekir. Kedinizle oynadığınız oyunlara uzuvlarınızı hiçbir şekilde dahil etmeyerek oyun saldırganlığını engelleyebilirsiniz. Piyasada çok sayıda oyuncak mevcut, bunların birçoğu ise uzaktan kullanım kolaylığı sağlayan çubuklara veya değneklere bağlı. Bu sayede kediniz av oyunu yerine ellerinizi nazik okşamalar, tutma ve besleme ile ilişkilendirecektir. Ona bağırmak, burnuna hafifçe vurmak veya başka bir cezalandırma yöntemi kullanmaktan kaçının çünkü bu davranışınızı oyunun bir parçası veya bir tehdit unsuru olarak algılayabilir. Böyle bir davranış kedinize yeni ve kabul edilebilir oyun yöntemlerini öğretmeyecektir. Siz kedinizi sevmek isterken o sizi neden ısırır? Bu yaygın bir sorundur ve sıklıkla "sevme ve ısırma sendromu/eşiği" olarak bilinir. Birçok kedi okşanmaktan hoşlanır çünkü bu onlara yavruyken anneleri tarafından yalandığı dönemleri hissettirir. Ancak yetişkin kedinin güçlü bir hayatta kalma mekanizması vardır, kendilerini fazla gevşemiş ve rahat bırakırlarsa bir saldırıya açık olacaklarını hissedebilirler. Buna bağlı olarak keyif ve potansiyel tehlike arasında bir çelişki yaşarlar ve bu durumdan kaçmak için aniden saldırgan bir tavır sergilerler. Hatta kediler çoğunlukla okşanırken buna patileriyle bir son verip birkaç adım uzaklaşarak bu durumdan utanmış gibi bir tavır sergilerler. Bazı kediler okşanmaya diğerlerinden daha fazla izin verirler ve bu yavruyken insanlarla daha fazla deneyim yaşamalarından kaynaklanabilir. Saldırgan bir davranış sergileyen kedilerin tümü sizi güçlü bir şekilde uyarmak için öncesinde güçlü sinyaller verirler. Örneğin, mırlamayı keserler, görünür bir şekilde kasılırlar, kuyruğunu bir yandan diğer yana vururlar ve hatta tıslarlar. Aldığınız ilk sinyalde okşamayı bırakırsanız büyük ihtimalle ısırılmazsınız. Kediler yaklaştığınızda neden tıslar? Saldırganlık hem savunma hem de saldırı amaçlı kullanılabilir. Bu davranış korku esaslı olduğunda ve kedi kendisini tehlikeye açık hissettiğinde, tamamen hayatta kalma stratejisi olarak kullanılır. Birçok kedinin erken dönemde insanlarla sosyalleşmekten mahrum kalması, insanların varlığından korku duymalarına sebep olur, istemedikleri yakınlaşmalar ve ilgi karşısında caydırmak amacıyla saldırganlık sergileyebilirler. Saldırganlık tehdidi geri çekilmenizi sağlamazsa, maalesef kedi kaçmak için diş ve pençelerini kullanabilir. Kediniz pencerede başka bir kedi gördüğünde size neden saldırmış olabilir? İnsanların hareket etmeleri veya dokunma karşısında yönlendirilmiş saldırganlığın kurbanı olduğu durumlar söz konusudur. Kedi sahipleri, kedilerini dışarıda bulunan başka bir kedinin karşısında paniğe kapılmış şekilde gördüklerinde sıklıkla onları sakinleştirmek isterler ancak bunun bedelini kendilerine yönelen bir saldırının kurbanı olarak öderler. Bu duygusal tepki öylesine yoğun olabilir ki kedi sahibiyle ileride girilen her temas benzeri bir ruh halini tetikleyebilir. Dahası bu durum kedi sahibine karşı duyulan açık bir korkuyla birleşir ve bir saldırıya uğrayacaklarını düşünürler, sonuç olarak da kısa sürede aralarındaki güven ilişkisi yok olur. Böyle bir durumda veteriner hekiminiz size bir davranış uzmanına danışmanız konusunda tavsiyede bulunacaktır. Kediniz sizi ciddi bir şekilde ısırırsa veya tırmalarsa ne yapmalısınız? Bir kedinin sizi ciddi bir şekilde ısırması veya tırmalaması oldukça acı vericidir ve böyle bir şey gerçekleştiğinde daha fazla yaralanmamak için güvenlik önlemleri alınmalıdır. Kediye dokunmayın veya yaklaşmayın, özellikle de saldırının ardından oldukça gergin (ör.: Saldırgan sesler çıkarması veya vücut diliyle bunu belirtmesi) veya kedi sahibine anormal davranışlar sergiliyor gibi görünüyorsa. Yapılacak ilk şey kediyi insanlardan veya saldırıya uğrayabilecek diğer hayvanlardan uzaklaştırmaktır. Bu kedi kendi kendine oldukça korkmuş olacaktır, dolayısıyla olabildiğince sakin kalmak daha fazla olay yaşanma ihtimalini azaltacaktır. Kedinin bulunduğu odadan kendinizi veya diğerlerini çıkartabilirsiniz veya başka bir odaya kaçmasına izin vererek kediyi oraya kapatabilirsiniz. Herhangi bir olası kaçış rotasını kapatmadığınızdan emin olun ve kesinlikle kedi üzerinde hâkimiyet kurmak amacıyla ona bağırmayın, üzerine gitmeyin veya cezalandırmayın, böyle bir davranış tehditkâr olarak algılanacağından kedinin saldırganlığını kesin bir şekilde arttıracaktır. Kediyi güvenli bir alana kapattıktan sonra yaralarınızı akan suda yıkayın ve vakit kaybetmeden bir hekime başvurun. Ayrıca konuyu görüşmek için veteriner hekiminizle iletişim kurun ve saldırı esnasındaki veya sonrasındaki tavırlar ile alakalı tetikleyici sebepler ve kedinin karakterine özel tavırlar hakkında bilgi verin. Bu durumdan oldukça fazla etkilenmeniz oldukça normaldir ve olayı tekrar hatırlamak çoğunlukla zor gelecektir. Bacaklar ve kollar gibi vücudunuzun saldırıya açık noktalarını korumak oldukça önemlidir, iç mekanda geçici olarak kalın botlar ve eldivenler kullanışlı olabilir. Ayrıca kedinize bir sebeple yaklaşmanız gerekiyorsa koruma gözlükleri takmanız güvende hissetmenizi sağlayabilir. Kediler genellikle saldırı olayından birkaç saat sonra sakinleşirler ancak daima dikkatli olmak önemlidir. Kedi ısırıkları tehlikeli midir? Kedi ısırıklarının vücutta derin yaralar açması muhtemeldir. Bu yaralarda kedinin ağzındaki Pasteurella multocida gibi hastalığa sebebiyet veren bakteriler enfeksiyona sebep olabilir. Çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler kedi ısırığı ve tırmalamasının sebep olduğu tıbbi sorunlara karşı daha hassastır. Kedi tarafından ısırıldıktan sonra şişme, kızarıklık, ağrı, ateş veya baş ağrısı belirtileri görülüyorsa daima bir hekime danışın. Isırıldıktan sonra kedinin tekrar saldırmasını engellemek mümkün müdür? İnsanlara karşı gösterilen saldırganlık vakalarında ilerisi için tahminde bulunmak birçok faktöre bağlıdır, bu kedinizin ilk saldırganlık gösterdiğinde kaç yaşında olduğu, saldırganlık dönemlerine ne kadar süredir katlandığınıza, saldırganlığın ve buna bağlı yaralanmaların yoğunluğuna göre değişiklik gösterir. Kediler yaygın olarak yüzeysel çiziklere ve deriye ciddi anlamda zarar vermeyen kesiklere yol açarlar. Kendi hayvanınızın tıbbi yardım gerektirecek bir zarar vermesi ise nispeten nadir karşılan bir durumdur. Sorunun çözümünü arıyorsanız, aynı olayın tekrar yaşanıp yaşanmayacağı ile alakalı tahminde bulunmak davranışların öngörülebilirliğine ve özellikle evde yaşayan küçük yaştaki, yaşlı veya saldırıya açık bireyleri koruyup korumayacağınıza göre değişir. Bu sorunun sebeplerinin altında, tespit etmenin zor olduğu tıbbi sorunlar da yatabilir. Soruna yönelik uygulanacak davranış terapisi programı karmaşık olabilir ve bu programın sürdürülmesinde tüm aile fertlerinin tutarlı olması gerekebilir. Veteriner hekiminiz kedinizi muayene ettikten sonra dikkatli bir değerlendirme yapmanız ve uygunsa bir davranış uzmanına danışmanız önemli olacaktır. Kedinizden korktuğunuz için onu başkasına vermeyi mi düşünüyorsunuz? Kedi sahiplerinin aniden saldırganlaşan bir kedinin çevresinde gerginleşmeleri şaşırtıcı bir olay değildir. Birçoğu böyle bir olaydan sonra bir davranış programı izleme kararı almazlar. Saldırganlık konusunda tamamen açık davranmadığınız ve olayın gerçekleşmesini sağlayan tetikleyici sebeplerin eksiksiz ayrıntılarını vermediğiniz sürece hayvanı yeniden sahiplendirmek ve aynı sorunu bir başkasına aktarmak sorumsuz bir davranış olacaktır. Hayvanınızı tekrar sahiplendirmeyi üstlenen kurum bu faktörleri tespit etmek için yaşadığınız ortam ve koşulları inceler ve kedinin yaşama ortamının yalnızca değiştirilmesiyle sorunlu davranışın çözülüp çözülmeyeceğine karar verir. Her durum birbirinden farklıdır ve bu yüzden her biri ayrı bir vaka olarak değerlendirilmelidir. Saldırganlığın belirtileri nelerdir? Genellikle kedinizin (veya yaklaştığınız herhangi bir kedinin) sizin bulunduğunuz ortamda sergilediği ve dikkat etmeniz gereken saldırganlık belirtileri vardır. Aşağıdakiler bunlar arasında sayılabilir: Genişlemiş göz bebekleri, doğrudan size bakması Kuyruğunu hızlı hareketlerle bir taraftan diğerine sallaması veya vurması Tıslama, hırlama veya tükürme Kulakların başın arkasına doğru yatık veya geriye dönük olması Vücut duruşunun çoğunlukla yere yakın veya gergin olması Bu belirtilerden birini görmeniz durumunda uzak durmanız ve fiziki temas kurmamanız en iyisidir. Kedinin verdiği bu işaretleri dikkate alır ve ona yaklaşmazsanız saldırmaya teşvik etmemiş olursunuz ve bir sorun yaşanmaz. Geçmişte saldırganlık gösteren bir kediye nasıl davranmalısınız? Bu durum saldırganlığın hangi şartlar altında yaşandığına göre değişir ancak genel olarak konuşmak gerekirse, herhangi bir kedi için teması kendisinin başlatmasına izin vermek ve fiziki teması oldukça kısa tutmak en iyisidir. En azından kendinizin ne seviyede bir ilgiye tahammül ettiğini ve hoşlandığını öğrenene kadar onun başının arkasını, yanaklarını ve çenesini okşamanız uygun olacaktır. Kedinin sizinle olan etkileşiminin nitelik ve miktarını onun belirlemesine izin vermeniz daima en iyisidir. Kedi genel olarak kendisine yaklaşıldığında veya insanlara karşı gerginlik sergiliyorsa, her ne kadar zararsız da olsa yaklaşıldığında tehdit hissediyorsa ona bu durumdan kaçabilmesi için izin verilmelidir. Tehlikeden kaçmak doğal bir içgüdüdür ve bu içgüdüyü engellerseniz korkuya kapılan kedinin saldırganlaşmasına sebep olursunuz.
Kediler doğaları gereği meraklıdırlar. Yeni tatları, kokuları ve alanları inceleyip araştırmaya bayılırlar. Fakat bu kadar meraklı olmaları başlarının derde girmesine neden olmaktadır. Başka bir deyişle; "merak kediyi öldürür." Kediler iplik, yün, kağıt, plastik band, ufak oyuncaklar ve bitkisel materyallere düşkünlükleri ile ünlüdürler. Bu yabancı maddelerin çoğu herhangi bir şekilde problem oluşturmadan bağırsak kanalına kadar ulaşabilmektedir. Ayrıca bir çok kedi sahibi bu tarz maddeleri kedilerinin dışkılarında veya kusmuklarında sıklıkla gördüklerini ifade etmektedirler. Ancak, veteriner hekimlikte sık olarak karşılaşılan ve hayati tehlike arz eden acil durumlardan biri de sindirim sisteminde yabancı cisimlerden oluşan tıkanmalardır. Herhangi bir sebepten dolayı oluşan tıkanmalarda tedavinin ana prensibi tıkayan objeyi cerrahi yöntemlerle çıkartmaktır. Kediler için ölüme sebebiyet verebilecek diğer bir durum da, "iplik" yutmalarıdır. Kediler ipliği yutmaya çalıştıkça iplik iğneli veya iğnesiz olarak ya dil kökünde dipte bir yere dolanır kalır ya da iğne mide veya bağırsakda bir yere saplanır ve bağırsak hareketlerinin aksi yönünde çekiştirme yaratarak bağırsakların büzüşmesine, içiçe girmesine neden olur. Kedimin yabancı bir cisim yuttuğunu nasıl anlarım? Yabancı cisim yutmuş kedilerin bir çoğu şu belirtileri gösterir: Kusma Ishal Karında hassasiyet veya ağrı İştah da azalma veya tam iştahsızlık Dışkılama pozisyonuna geçme ancak az miktarda dışkılama Halsizlik Davranışlarda değişiklik ısırma, hırlama özellikle kucağa alınmak istendiğinde Suratını veya ağzını ağrı hissi ile patisi ile sürekli kaşımaya veya ovmaya çalışma (dil kökünü saran iplik veya iğne varsa) Yabancı cisim nasıl teşhis edilir? Şikayet ile ilgili öykü dinlenip iyi bir fiziki bir muayene yaptıktan sonra eğer yabancı cisim şüphesi oluşursa röntgen çekilir. Röntgen değişik pozlarda çekilirken, bazı durumlarda veteriner hekim kontrast madde içirilmesi (baryum sülfat gibi) gerektiğine karar verebilir. Ayrıca kan ve idrar tahlilleri ile tıkanıklık yaratan yabancı cismin hayvanın sağlık durumu üzerinde ki olumsuz etkileri veya diğer kusma ishal oluşturan sebepleri örn, pankreatit, enterit, enfeksiyon veya hormonal hastalıklar (örn Addison hast) ayırt edilmeye veya tespit edilmeye çalışılır. Yabancı cisim nasıl tedavi edilir? Eğer yabancı cisim tıkanması teşhis edilir veya şüphelenilirse cerrahi yöntemle cismin uzaklaştırılması gerekmektedir. Zaman kaybetmemek oldukça önemlidir. Çünkü tıkanma yaratan obje bu organlardaki dolaşımı, kan akımını bloke eder. Eğer bu süre uzarsa (saatler önemlidir) dokularda nekroz veya ölüm başlar ve geri dönüşümsüz olan bu hasarlar şok tablosunu yaratır. Ancak bazı durumlarda yabancı cisim kendiliğinden bağırsaklardan geçebilir. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa veteriner hekim kediyi yakın gözetimde tutarak hospitalize edebilir ve gerekli durumlarda yabancı cismin içerideki hareketini izlemek için görüntüleme tekniklerini kullanmaya devam edebilir. Ayrıca gerekli olabilecek destek tedaviler de organ sistemlerinin etkilendiği bu koşullarda yapılacaktır. Hastalığın prognozu (gidişatı) nedir? Prognoz şu koşullara bağlı olarak değişmektedir: Yabancı cismin bulunduğu yere Tıkanmanın süresine Tıkanma yapan cismin boyutu, şekli ve yapısına Tıkanma olmadan önce hayvanın genel sağlık durumuna Veteriner hekiminiz, durumun önemini ve gidişatını tedavi protokollerini iyi bir muayene ve teşhis yöntemleri ile tespit edip sizlerle paylaşacaktır. Veteriner hekim Dr. Emel Başaran
Kediler arasında saldırganlık Evcil kedilerde görülen saldırgan tepkiler bu türün doğal davranışıyla yakından ilişkilidir ve bunlar avlanma, oyun ve sosyal çatışmanın normal parçasıdır. Kediler kendine güveni yüksek ve yalnız başına avlanan bir türdür. Kediler açık bir kavgaya girmeleri halinde yaralanabilecekleri ve bunun sonucunda da avlanma yetilerini kaybederek ölebilecekleri için fiziki bir çatışmadan kaçınırlar. Kedi herhangi bir çatışmadan kaçınmak ve gerilimi azaltan iletişim sistemi olarak ses, duruş, yüz ifadesi ve koku bırakma yöntemlerini kullanır. Ancak savaşmanın zorunlu ve tek seçenek olduğu hallerde veya rakibin karşılık veremeyeceğinden emin olduğunda kavga edebilir. Evde ve dışarıda kediler arasındaki saldırganlığın birçok sebebi vardır. Kedilerin çoğu başka kedilerin istilasına karşı kendi yaşam alanını veya en azından kendileri için en önemli olan bölgeleri savunur. Bölgedeki baskın kediler alanlarını genişletmek için aktif bir şekilde fırsat ararlar ve baskın olmayan kediler kolay hedeflerdir. Kediler bölgelerini savunma konusunda başarısız olurlarsa, alan sınırları oldukça daraldığı ve dışarıda dolaşmak fazla tehlikeli hale geldiği için büyük oranda kendilerini eve, veya ev içinde güvende hissetikleri bir bölgeye kapatırlar. Kedi kapısından veya açık pencere ve kapılardan yabancı kedilerin eve girebildiği bir ortamda yaşanıyorsa, bu her iki tarafın da saldırgan davranış sergilemesine sebep olabilir. Şaşırtıcı bir şekilde bazı durumlarda istilacı kedi, ev sahibi kediden direniş görmez ancak bu muhtemelen karşılaştığı kediye karşı olumlu bir kabullenmeden ziyade korkudan kaynaklanır. Bu tarz istilalar aynı evde yaşayan bireyler arasında da sürtüşmeye sebep olabilir çünkü bu durum gerginliklerini arttırır ve daha önce katlanılabilir seviyede olan bağırışların şiddeti yükselir. Bölgedeki kedilerin yükselen sesi de aynı etkiyi yaratarak, evdeki kedinin üzerinde karşı koyamayacağını düşündüğü bir baskı oluşturur. Birden fazla uyumsuz kedinin yaşadığı evlerde de benzer şekilde düşmanca bir tavır sergilenebilir. Evin bireyleri daha baskın kediler tarafından kısımlara ayrılmış bir odadan yalnızca belli zamanlarda çıkmak isteyebilirler. Kaçış ve kaçınma olanakları kısıtlı veya mevcut değilse aktif saldırganlık (kavga) ortaya çıkabilir. Bazı kediler genetik, cinsiyet özellikleri ve geçmiş tecrübelerine bağlı olarak aktif saldırganlığa daha yatkındır. Üreme dönemindeki dişiler de saldırganlık aşamalarından geçerler; özellikle de yavrularını korudukları zamanlarda. Genellikle kısırlaştırılmış ve kısırlaştırılmamış kedilerin bir arada olduğu ortamlar gerginliğin asıl sebebidir. Gruptaki kızgınlık dönemine giren ve çıkan dişi kediler ilişkilerde daha fazla gerginliğe sebep olabilir. Bazı kediler diğerlerinden daha mı saldırgandır? Saldırganlık bir teşhis veya kedinin mizacının açıklaması değildir. Bu, duygu durumunun bir sonucudur. Bazı kediler ise zor şartlar altında kesinlikle diğerlerinden daha saldırgandır. Kedileriniz arasındaki saldırganlığı nasıl anlayabilirsiniz? Bunun belirtisi yalnızca kavga etmeleri midir? Kediler kolaylıkla uyum sağlarlar. Evde kendileri için hayati olmayan alanları rahatça paylaşabilirler. Eğer evde birden fazla kedi varsa, birleşebilir veya gruplara ayrılabilirler. Anlaşanlar ile anlaşamayanlar ayrılarak birbirleriyle çatışmaktan her durumda kaçınarak birlikte yaşarlar. Ancak, bu durum farklı gruptaki kedi bireylerinin birbirleri arasında açık bir saldırganlığın gözlenmeyeceği anlamına gelmez, bunun sebebi belli zamanlarda belirli kaynaklara kimin ulaşacağını sürekli olarak belirlemektir. Böyle zamanlarda kedi fiziki bir savaş yerine yüksek seviyede etkili bir psikolojik taktik uygulayarak pasif zorbalık yöntemini kullanacaktır. Herhangi bir kedi grubunda potansiyel zorbalar bulunur ve tek ihtiyaçları kendilerine göre bir kurban bulmaktır. "Kurban" olarak adlandırılan birey dramatik tepkiler veren ve zorbalık uygulayan kedinin duruşu ve tehditkar davranışı karşısında açık bir korku sergileyen herhangi bir kedi olabilir. Kurban kedi bu korkutma stratejisine tepkisini arttırdıkça, zorba birey geri çekilir. Zorbalık konusunda daha baskın karakterler ise kurbanını evden uzaklaştırıncaya kadar durmazlar. Kurban olarak adlandırılan bu kediler zorba bireyin sürekli ve kaçınılmaz şekilde sergilediği tehdit karşısında strese bağlı hastalıklar geliştirir. Zorbalığın işaretlerini tanıyabilirsiniz, örneğin bakışlarından, dinlenme bölgelerini elde etmeye çalışmalarından veya diğer kediyi fiziki olarak iterek kucağınıza yerleşmeye çalışmasından, uyurken diğer kedinin üzerine atlamasından, geçiş yollarını kapatmasından, kedi tuvaletinin önünü kapatarak kedinin girmesine/çıkmasına izin vermemesinden. Bu işaretler çoğunlukla oldukça belirgindir çünkü zorba birey kaynağa erişimi engellemek için kendisini kediyle kaynak arasına konumlandırır, sıradan bir gözlemci için bu durum kedinin tamamen zararsız bir yerde durarak dinlendiği izlenimini verebilir. Oyunla gerçek kavganın arasındaki fark nedir? Birlikte yaşayan birçok kedi birbirleriyle oyun amacıyla kavga edebilir, birbirlerini kovalar, etrafta koşuşturur ve patileriyle birbirlerine vururlar. Oyun amacıyla yapılan kavga sıklıkla sessizdir, birbirleriyle oynayan kediler arasında büyük uzaklıklar vardır. Isırıklar yumuşaktır, yaralanmaya veya acıya sebep olmaz, pençeler ise genellikle çıkarılmaz. Bu seviyede seyreden oyun amaçlı bir kavgayı sonlandırmaya gerek yoktur. Bazen oyun kavgalarının şiddet seviyesi artabilir, tıslama veya bağırışlar diğer tarafın biraz fazla acı verdiğine işaret edebilir. Bunun ardından oyuncu kavgaya tekrardan hızlı bir şekilde dönülebilir ve bu süreç sırasında bu oyun partnerleri arasında belirgin bir gerginlik gözlenmez. Kedilerinizin birbirlerine saldırgan tavırlar sergilemesini nasıl engelleyebilirsiniz? Evdeki kediler arasındaki saldırganlık, tetikleyici esas sebep tanımlanarak ve bu sebep ortadan kaldırılarak yönetilebilir. Tetikleyici sebep kedilerin uyumsuzluğundan veya rekabete bağlı karşılaşmalardan kaynaklanıyorsa, yaşanılan ortamda; süregelen bu çatışmayı kısıtlayacak ek önlemler uygulanabilir. Bu sorunların sebebinin kedilerin uyumsuz olmalarından kaynaklanabileceği unutulmamalıdır. Kedilerden biri veya birden fazlası yeniden sahiplendirilebilir ve bu, evdeki tüm kediler için en uygun seçenek olabilir ancak buna rağmen kedileriniz arasında barışı sağlamaya çalışmak zorunda kalabilirsiniz. Saldırgan davranışı çözmenin "hızlı bir yolu" yoktur ve en iyi tavsiye bir davranış uzmanına danışmak için veteriner hekiminizle irtibat kurmanızdır. Aşağıdaki genel tavsiyeye uymanız da kullanışlı olabilir. Tüm "kedi kaynakları", her kedinin kedinin bolca kaynağa sahip olması için (beslenme alanları, su kapları, kedi tuvaletleri, yataklar, oyuncaklar, tırmalama tahtaları, yüksek dinlenme yerleri ve özel alanlar) "Her kedi için fazladan bir kaynağın farklı konumlara yerleştirilmesi" formülüne göre düzenlenmelidir. Açık bir şekilde bir araya gelmiş kedileri gözlemleyerek kedi gruplaşmalarını doğru şekilde tanımladıysanız, ev sınırlarındaki alanların "her bir sosyal grup için fazladan bir kaynak" esasıyla belirlenmesi yeterli olacaktır. Her kedi başına düşen normal kuru mama oranlarını yeni beslenme alanlarına ayırarak bölerseniz, bu onlarda bir bolluk hissi sağlayacaktır ve kedilerin bilinçli olarak uygun zamanlarda beslenmesini sağlayacaktır. Yaş mamanın da aynı şekilde bölünerek sık ama daha küçük öğünler şeklinde paylaştırılması yemek zamanlarında rekabeti önleyecektir. Mama kapları kediler mama yerken potansiyel bir rakip yüzünden arkalarını kontrol etmek zorunda kalmayacakları şekilde yerleştirilmelidirler. Su da kediler için önemli bir kaynaktır ve kaplar evde çeşitli farklı alanlara, mamadan uzağa, kedilerin daha kolay ulaşabileceği noktalara konmalıdır. Kedi dışarı çıkabiliyor olsa bile, ev içinde tuvalet kabı olanağı bulunmalıdır. Bölgede dışarı çıktıklarında herhangi bir zorbalığa maruz kalıyorlarsa, bu olanak, kedilere evin güvenli ortamında tuvalet rahatlığı sağlar. Mümkünse kedilerin eve iki farklı noktadan giriş/çıkış yapabilmelerini sağlamak (kedi kapısı, giriş kapısı veya pencere gibi) kapının kediler tarafından engellenme riskini azaltır ve en çekingen kedi dahi içeri girebilir veya engellenmemiş olur. Tırmalama tahtaları potansiyel rekabet bölgelerinde uygun alan sağlamak için giriş, yataklar ve beslenme alanlarının yanında yer almalıdır. Kediler bu tırmalama hareketini bölge üzerinde hak iddia etmek için genellikle diğer kedilerin yanında yaparlar. Kediler genellikle yüksek bir seyretme noktasından çevrelerini gözlemlerler ve bu onlara güçlü bir güvende olma hissi sağlar, bu sebeple yüksek alanlara ulaşımın mümkün olması gerekir. Ayrıca özel alanlar için her bir kedinin yalnız kalma ve saldırı riskinden uzak güvenli bir yerde olma ihtiyacı göz önünde bulundurulmalıdır. Sıcak yataklar da kavga etme sebeplerinden birisidir dolayısıyla bu konuda yeterli sayıda olanak sağlanmalıdır. Kedileriniz birdenbire kavga etmeye başlıyorlarsa ne yapmalısınız? Kedilerde saldırganlık iki yetişkin arasındaki yoğun bir kavgayla kendini gösterir, en iyi seçenek her ikisi de sakinleşene kadar onları 24-48 saatliğine farklı odalara kapatmaktır. Bu aşamada onları bir araya getirmek tekrar aktif kavgaya dönüşüyorsa daha uzun bir süreliğine ayrı tutmak ve kedilere yeni tanışan iki yabancı bireymiş gibi yaklaşmak gerekir. Saldırganlığın aşamaları kedi sahiplerinin en beklemedikleri anlarda gerçekleşir, bunun tipik bir örneği grup üyelerinden bir kedinin veteriner kliniğindeki bir ameliyattan döndüğünde görülür. Kediler ağırlıklı olarak koku alma duyularıyla iletişim kurarlar ve kedilerin oluşturduğu tanıdık ortak bir koku bireyleri birbirlerine bağlar. Bir kedi veteriner kliniğine gittiğinde kokuları değişir ve ameliyattan dolayı tehditkar ve hoş olmayan bir koku yayarlar. Bu durum kedi eve getirildiğinde ciddi bir tepkiye sebep olabilir ve diğer kediler arkadaşlarını tanımakta zorlanırlar. Kedi ailenizde böyle bir durumun ortaya çıkmasını engellemek için eve getirdiğiniz kediyi yalanarak tanıdık kokusunu tekrar kazanması için ilk 12 saat (veya bir gece) için ayrı bir odada tutun. Bu sürece onu okşayarak ve genellikle şefkat göstererek yardım edebilirsiniz ancak bunu yaparken de ameliyattan yeni çıkan bu hastayı gerginleştirmemeye dikkat etmeniz gerekir. Ameliyat sonrası bakım hakkında bilgi almak için bir veteriner hekim veya teknikere danışabilirsiniz. Kediniz pencerede yabancı bir kedi gördüğünde neden arkadaşına saldırır? Dışarıdaki bir kediden gelen anlık bir tehditle tetiklenen ve bir kediden diğerine yönlendirilen saldırganlık vakaları altında başka ciddi gerginlikler yatar. Kediler, vücutlarını tehlikeye karşı hazırlamak amacıyla adrenalin salgılayan, kaslarına kan pompalayan ve savaşma/kaçma mekanizması olarak adlandırılan dahili bir sisteme sahiptir. Kediler bu sistemden yararlanan hayatta kalma içgüdülerini kullanmaya oldukça yatkındır. Bu yoğun duygusal tepki ani bir ses, hareket veya pencereden gördükleri başka bir kediyle tetiklenirler ancak saldırı yanlış zamanda yanlış yerde bulunan başka bir kediye istem dışı olarak yöneltilebilir. Bir evdeki iki kedi arasındaki ilişki böyle bir durum sonucunda geri dönülmez bir şekilde zarar görebilir. Böyle bir durumda verilecek tavsiye her ikisi de sakinleşene kadar onları 24-48 saatliğine birbirlerinden ayırmaktır. Bu aşamada onları bir araya getirmek tekrar aktif kavgaya dönüşüyorsa daha uzun bir süreliğine ayrı tutmak ve kedilere yeni tanışan iki yabancı bireymiş gibi yaklaşmak gerekir. Bir kediyi mevcut kedimle bir araya getirirsem kavga ederler mi? Mevcut kedi gruplarına dahil edilecek yeni bir birey saldırganlığa sebep olabilir ve kolonilerine yeni katılan bir kediye direniş göstermek kediler için son derece normal bir davranıştır özellikle de yeni gelen kedi yetişkinse. Kediniz bulunduğu bölgede başka bir kedi tarafından ısırılırsa ne yapmalısınız? Bölge sahiplenmeye bağlı bazı aşırı saldırganlıklar çoğunlukla kabul edilebilirdir. Bunu yapan kediler başka bireyler tarafından savunulan bölgeleri sürekli arayarak bu bölgelerde hak iddia ettikleri için genellikle "despot" olarak tanımlanırlar. Eğer rahatlıkla evden sokağa çıkabiliyorsa, geniş bir çevrede yer alan diğer evlere girerler, o evin veya mekanın kedilerine saldırırlar (bazen yollarına çıkarsa ev sahiplerine de saldırırlar) ve alanı terk etmeden önce dikey alanları idrarlarıyla işaretlerler. "Despot" kedi kurbanlarını sıklıkla bölgedeki çok yaşlı, güçsüz, çekingen ve karşı koymayacak bireyler arasından özenle seçer. Tüm erkek kedi bireylerinin (despot kediler genellikle erkektir) aynı şekilde davranması muhtemeldir, safkan olmayan ev kedileri ise bu despotluk davranışını özellikle bölgecilik sebebiyle sergiler. Bu durum oldukça endişe verici olabilir, özellikle saldırılar kedinin kendi evinde gerçekleşiyorsa. Kedi sahibi daha sonraki saldırıların engellenmesinde tek sorumludur. Bu önlemlerin alınması tamamen uygundur ancak pek bilinmeyen bir gerçek ise saldırı kurbanı olan kedinin sahibi de kendi evini korumak için mantıklı adımlar atmalıdır. Saldırıya uğrayan kedi, eve giren istilacıları kovmakta ve kendi bölgesini korumakta açıkça yetersiz kalmaktadır dolayısıyla kedi sahibinin duruma müdahale etmesi gerekir. Zorbalık yapan kedilerin, bu türün özellikleri dikkate alınarak aslında anormal davranıp davranmadığı ile ilgili bazı tartışmalar mevcuttur, ancak maalesef kendi bölgesini belirleyen kedi türü için bu davranış normal değildir. Safkan olmayan evcil kediler, diğer kedilerle yakın bir şekilde yaşayabilmeleri amacıyla bölgecilik dürtüleri azaltılarak binlerce nesildir özenle çiftleştirilmişlerdir. Bölge sahiplenme davranışı küçük bir sorundur ve neyse ki tüm dünyada kedi sahipleri bu sorunla nadir olarak uğraşmaktadır. Her şeyden önce soruna sebep olan kedinin sahipli ve kısırlaştırılmış olması önemlidir. Kedinin sahipli olduğuna dair bir kanıt yoksa yakalanması, kısırlaştırılması ve sahiplendirilmesi talep edilebilir. Evin istila edilmesi hava karardığında gerçekleşiyorsa, kedinin sahibi saptandığında despotluk yapan kedinin geceleri eve kapatılması konusunda ortak bir karar alınabilir. Sahibi kediyi gece geç saatte besleyerek belli bir saatte eve gelmeye teşvik edebilir. Saldırılar gündüz yaşanıyorsa belli saatlerde dışarı çıkarılmalıdır. Kediniz tek saldırı kurbanı değilse, bölgede saldırıya uğrayan kedi sahiplerinin tamamı saldırgan kedinin hangi saatlerde eve kapatıldığı konusunda uyarılmalıdır böylece kedilerinin hangi saatlerde güvende olacaklarını bilirler. Despot kedinin tasmasına bir kaç zil takılması, çevredeki kedilerin ve sahiplerinin kedinin geldiğini fark etmelerini ve kedi belirtilen saatlerin dışında dışarı çıktıysa gereken önlemlerin alınmasını sağlar. Varsa kedi kapısını kilitleyerek, iki tarafına da sert plakalar koyarak kapatmanız veya saldırgan kedinin eve girdiği kapı ve pencereleri kapatmanız kedinizin güvende hissetmesini sağlayacaktır. Saldırgan kedinin bahçeye girdiği rota tespit edilmeli ve mümkünse kapatılmalıdır. Böylece kediniz dışarı çıkmak isterse bahçeye kadar ona eşlik edebilirsiniz ancak evde bir kedi tuvaletinin de bulunması gerekir. Kediniz ileride dışarı çıkmak isterse özel bir kedi kapısı sistemi kurabilirsiniz. Ancak maalesef bu konuda azimli kedilerin istilasını engellemeye yetecek bir cihaz mevcut değil. Ev hapsi stres verici olabileceği için saldırgan kedinin yaşadığı evin uygun hareketliliği sağlayacak kaynaklara sahip olduğundan emin olun. Aktivite eksikliğinin yerini doldurmak amacıyla evde kediye her fırsatta uyuma olanağı sağlayan yeterli sıcak yatak bulunduğundan emin olun. Özellikle sabah erken saatlerde, akşamları veya normalde aktif olduğu diğer zamanlarda olmak üzere aktif oyun anlarında kedinin enerjisi tüketilmelidir. Despot kedilerin bazıları bu davranışı sergilemek konusunda o kadar azimlidirler ki, çevredeki kedi sahipleriyle yaşanan tartışmaları çözmenin tek yolu kediyi daha az kedi nüfusu bulunan bir yerde tekrar sahiplendirmektir. Kediniz başka bir kediyle kavga ettiyse ne yapmalısınız? Kedinizin kısa süre önce kavga ettiğini fark ettiyseniz, kediyi eve kapatmak yapılacak en iyi şeydir, ancak yeni kavga etmiş kediler oldukça gergin olduklarından ona fazla ilgi göstermemeniz gerekir. Sakinleşinceye kadar yalnız bırakılmalıdır. Yüzeysel kesikler ve sıyrıklar oldukça yaygındır ve kolaylıkla görülebilir, ancak kedi dişleri deriyi içeri doğru delerek derin ancak ince delikler açtıkları için ısırık yaralarını saptamak çoğunlukla zordur. Bu yaralar çabuk iyileşerek bakterilerin derinin içinde hapsolmasına sebep olur. Kediniz kavganın ardından saklanıyorsa, halsiz, çekingen veya bitkinse bu durum ısırığa bağlı apseden ileri gelebileceği için veteriner hekiminize danışmalısınız.
Dünyada yaşanan gelişmelerin yansıtıldığı, kedilerde Corona Virüsü ve FIP konulu yazımızın 2022 itibari ile güncellenmiş haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Corona virüsü; kedilerde sindirim sistemine yerleşen Coronaviridae ailesine bağlı bir virüstür. Kedilerin büyük gruplar halinde bir arada tutulduğu ortamlarda çok yaygındır. Yapılan araştırmalara göre; evde beslenen kedilerin %25-40'ı Feline Corona Virüs (FCoV) ile enfekte iken, birden fazla kedinin bir arada tutulduğu ortamlarda kedilerin %80-90'ının FCoV pozitif olduğu görülmüştür. Virüs esas olarak bağırsaklara yerleşip burada bölünerek çoğalır ve dışkı ile dışarıya atılır. Dış ortama atılan virüs birkaç hafta canlı kalabilirken, dezenfektanlara karşı çok dayanıksızdır. Enfeksiyon, virüsün kedi tarafından ağız yoluyla (yalama ile) alınması ile oluşur. Olguların çoğunda, FCoV'la enfeksiyon orta derecede seyreden bir ishale neden olurken, bazen belirtiler anlaşılamayabilir. Ancak bazı durumlarda, enfeksiyon sırasında, virüs bağırsaklarda çoğalırken spontane olarak mutasyona uğrar ve değişik suşlar (alt türler) meydana gelir, bu sırada eğer feline infeksiyöz peritonitis'i (FIP) oluşturan suşa dönüşür ise, hastalığın seyri dramatik olarak değişir. Bu versiyonda, artık bağırsak hücreleri içinde bölünmeyen virüs, makrofajları (savunma hücrelerini) enfekte etmeye başlar ki, bu hücreler bağışıklık sisteminin en önemli savunma hücreleridir. Makrofajlara girerek tüm vücuda yayılan virüse karşı eğer vücut tarafından iyi bir savunma geliştirilemezse, FIP hastalığının klinik belirtileri ortaya çıkar. FIP'e dönüşen vakalarda kedilerden dışkıyla dışarıya virüs salınımı olmaz. Yani FIP'li kediler etrafı enfekte etmezler. Dünyada yaşanan gelişmelerin yansıtıldığı, kedilerde Corona Virüsü ve FIP konulu yazımızın 2022 itibari ile güncellenmiş haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. FIP'de klinik belirtiler nelerdir? FIP çok değişik klinik belirtilere yol açar ve maalesef bu belirtiler FIP için yeteri kadar spesifik değildir. Bu yüzden de teşhis sadece klinik belirtilere göre konulamaz. FIP'in erken belirtileri genellikle çok belirgin değildir. Dalgalanan ateş, halsizlik ve iştahsızlık sıkça görülür. Bu belirtilerden bir süre sonra; günler haftalar veya aylar sonra, diğer belirtiler genellikle şekillenir. Hastalığın iki formu vardır. “Effusive/ıslak” form ve “kuru/non-effusive” form. Kedilerin bir kısmında her iki form da aynı anda şekillenebilir. Hastalığın ıslak formunda; ya abdominal (karın içinde) boşlukta, ya da göğüs boşluğunda sıvı toplanması olur. Abdomende biriken sıvı, karnın çok şişmesine neden olurken, göğüste toplanan sıvı sonucunda nefes almada güçlük şekillenmektedir. Bu sıvıların vücut boşuklarında toplanmasının nedeni, FIP nedeni ile oluşan enfeksiyon ve yangının kan damarlarında hasara neden olması (vasculitis) ve bu hasar sonucu damar içindeki sıvıların dışarı sızıp vücut boşluklarında toplanmasıdır. Bu şekildeki formdan dolayı hastalık “peritonitis” periton yangısı (abdominal boşluğu saran zar) olarak adlandırılmaktadır. Hastalığın kuru fomunda ise; birden fazla organda (akciğer, karaciğer, böbrek, bağırsaklar ve merkezi sinir sistemi) granulomatoz veya pyogranulomatoz (yangısal/enfektif) odaklar oluşur. Etkilenen organ sistemine göre de, farklı klinik belirtiler ortaya çıkar. FIP her yaşta şekillenebilirse de, daha çok genç yaştaki kedilerde görülür. Etkilenen kedilerin % 80’i 2 yaşından ufaktırlar. Birçok olguda hastalık 4-12 aylık yaşlardaki yavru kedilerde görülmektedir. Daha önce bahsedildiği üzere; FIP’e ayrıca gruplar halinde bir arada tutulan kedilerde daha sık rastlanır (üretim yerleri, barınaklar, birden fazla kedinin beslendiği evler). Kedilerin kalabalık ortamda bulunmaları strese neden olduğu için immun (bağışıklık) sistemleri düzgün çalışmaz ve bu durum hastalığın oluşmasında etkili olur. Yapılan çalışmalar ayrıca genetik faktörlerin de hastalığın oluşmasında rol oynadığını göstermiş olsa da, bu konu, yani hastalığın neden şekillendiği, hala kompleks yapısını korumaktadır. FIP baş edilmesi zor bir hastalıktır, çünkü hiçbir klinik bulgu FIP için tam anlamıyla spesfik değildir. Basit bir kan testi ile de teşhis konulamaz. Ancak genç kediler ve/veya birden fazla kedinin bir arada bulunduğu ortamlarda yaşayan kedilerde görülen halsizlik, iştahsızlık, dalgalanan yüksek ateş, kilo kaybı, büyümede gerilik, sarılık, nörolojik belirtiler, uveit ve göğüs ve/veya karın boşluğunda sıvı toplanması; hastalık için şüphe duyulmasını sağlar. Teşhis için tam kan sayımı, biyokimyasal veriler, serolojik testler, protein elektroforezi, histopatoloji.. gibi çok sayıda veriye ihtiyaç duyulmakta olup; bu verilerin klinik şikayetlerle uyumlu olması gerekmektedir. Tek bir kan testi serolojik test ile teşhis konulamaz. Kan örneğinde FCoV virüsünün tespiti (corona virüs seroloji), teşhisde son derece sınırlı ve yeterli olmayan bir veridir. Çünkü hiçbir test enterik corona virüsü ile mutasyona uğrayan FIP virüsünü ayırt edemez. Corona testi pozitif olan yüzlerce sağlıklı kedi vardır. FIP'de Tedavi FIP'in klinik belirtileri oluştuktan sonra tedavisi maalesef mümkün değildir ve hastalık ölümcüldür. Destekleyici tedaviler (örneğin antienflamatuvar ilaçlar) bazı belirtileri bastırıp ömrü uzatsa da, hayat kalitesinin arttırılması sadece belli bir süre için sağlanabilir. Bazı durumlarda ötenazi kararı daha fazla acı çekmeyi engellemek için verilebilir. Bazı yayınlarda (recombinat feline interferon omega) tedavilerinin yararı olduğu belirtilmiş olsa da, gerçek anlamda kanıtlanmış bir tedavi başarısı maalesef şu an için yoktur. FIP'den korunma Bazı ülkelerde hastalığa karşı koruma sağlamak için FIP aşısı kullanılmaktadır. Yavru kedilerde 16 haftalıktan sonra (bazı yayınlar olası etkinliğini desteklemiştir) yapılabilmektedir. Ancak aşının yapıldığı yaş da, özellikle üretim yerlerinde, kedi yavrularının hali hazırda FCoV ile enfekte olup olmadıkları bilenemediği için etkinlik ve yararlılık da soru işareti olarak kalmaktadır. Bu sebeplerden dolayı muhtemelen aşının çok az yararı olsa da, ölçülebilir bir etkinliğinden bahsedilememektedir. FIP riskini üretim yerlerinde nasıl düşürebiliriz? FIP görülme sıklığı tek kedi bakılan evlerde çok düşüktür. Kedi edinirken kedilerin daha az sayıda bir arada bulunduğu üreticilerden kedi alınması (beş kediden daha az sayıda) riski düşürebilir. Virüs çok yaygın olarak her yerde bulunabildiği için, üreticilerin Corona virüs enfeksiyonlarını engellemeleri çok çok zordur. Dolayısı ile FIP oluşma riskini düşürecek önlemlerin alınması gerekmektedir; Kediler büyük gruplar halinde bir arada tutulmamalıdır. Özellikle yavru kediler. Kediler en fazla 4'erli gruplar halinde barındırlmalıdır. Bu şekilde endemik FCoV enfeksiyon riski düşürülmektedir. Her iki kedi için bir tuvalet kabı bulundurulmalıdır. Tuvalet kapları sıkça temizlenip dezenfekte edilmelidir. Tuvalet kapları ile su ve yemek kapları birbirinden uzakta olmalıdır. Kaplar günde bir kez dezenfekte edilmelidir. Kediler stresden uzak tutulmalı, hijyenik şartlara dikkat edilerek koruyucu hekimlik uygulamaları aksatılmamalıdır. Dünyada yaşanan gelişmelerin yansıtıldığı, kedilerde Corona Virüsü ve FIP konulu yazımızın 2022 itibari ile güncellenmiş haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Toksoplazma (Toxoplasmosis) nasıl bir hastalıktır? Toksoplazma ancak mikroskop ile görülebilen bir parazit olan Toxoplasma gondii tarafından oluşturulan bir enfeksiyondur. A.B.D.'de 60 milyon insanın toxoplasma taşıyıcısı olduğu bilinmektedir. Toksoplazma, anne karnında enfeksiyon geçiren (gebelik sırasında ilk defa enfeksiyon geçiren anne) bebekler için ve bağışıklık sistemi çökmüş bireyler için oldukça tehlikelidir. Toksoplazma'nın yayılmasında kedilerin oynadığı rol nedir? Kediler toxoplasma ile enfekte olmuş fare, kuş veya diğer avlayabildikleri ufak hayvanları yiyerek veya diğer enfekte bir kedinin dışkısı ile temas ederek toxoplasma enfeksiyonunu kaparlar. Enfeksiyonun alınmasından sonra iki haftaya kadar dışkı ile parazit dış ortama dışkı ile bırakılmaya başlanır. Dış ortama çıkan parazit yumurtasının insanlar için tehlike oluşturması için 1-5 günlük bir süre gereklidir. Enfeksiyon yeteneği kazanmış olan parazit ise aylarca canlı kalarak toprak, su, çimen, kum havuzları sebze ve meyvelere bulaşmış olarak bekleyebilir. Toksoplazma ile enfeksiyon nasıl oluşur? İnsanlar birçok yolla toxoplasmosisle enfekte olurlar: Enfekte kedi dışkısı ile bulaşık olan su ve gıdaların alınması ile enfeksiyon kapılır. Gıda olarak iyi pişmemiş veya çiğ et yiyerek enfeksiyon alınabilir. Gebelik sırasında anne eğer enfekte olursa bebek de direkt olarak enfeksiyona yakalanır. Toksoplazma'da hastalık nasıl belirti gösterir? Sağlıklı bir bağışıklık sistemi olan insanlarda: Sağlıklı bireylerin çoğu hastalığı kaptığını anlamaz ve herhangi bir şikayeti olmaz. Yine de hastalık oluşursa genellikle orta derecede seyreder. İnsanlarda "grip" benzeri şikayetler oluşur. Örneğin; Lenf yumruları şişer, kas ağrısı olabilir. Belirtiler uzun süre devam edebilir nadiren gözler de enfeksiyondan etkilenebilir. Bağışıklık sistemi çalışmayan/bozuk insanlarda: Bağışıklık sistemi zayıf olan insanlarda ise enfeksiyon ciddi belirtilere yol açar. HIV (AİDS) taşıyıcısı olan bireylerde veya kemoterapi gören hastalarda en sık görülen belirti baş ağrısı, kafa karışıklığı ve ateşdir. Ayrıca epilepsi, koordinasyon bozukluğu, bazen mide bulantısı - kusma da tabloya eşlik edebilir. Anne karnında enfekte olan bebekler: Anne karnında enfekte olan bu şekilde doğan bebeklerin bir çoğunda herhangi bir belirti görülmezken, bazen ilerleyen yıllarda görüş kaybı, mental gerilik ve epilepsi şekillenebilir. Kendimizi Toksoplazma'ya karşı nasıl korumalıyız? Kendimizi ve başkalarını korumak için alınması gereken önlemler: Kedimizin tuvaletini her gün değiştirmek. Toxoplasmanın enfeksiyon yeteneğinin oluşabilmesi için etkenin dışkı içerisinde uzun süre kalması gerekmektedir. Dış ortamda uygun ısı ve nem olmadan, insanları hasta edebilecek seviyeye erişemez. Eğer hamile iseniz veya bağışıklık sisteminiz iyi çalışmıyorsa başka bir insandan tuvalet temizliği için yardım isteyiniz. Eğer bu mümkün değilse tuvalet kabı değiştirirken eldiven giyiniz ve işlem sonrası ellerinizi sabunla yıkayınız. Dış ortamlardaki kum havuzlarının (çocuklar için oyun havuzu) üstünün kedilerin kaka yapmasını engellemek için kullanılmadıkları zamanlarda kapalı olmasını sağlayınız. Yavru sokak kedilerini eve aldığınız zaman mutlaka veteriner hekim kontrolüne özen gösteriniz. Yavru kedilerin toxoplasma ile enfekte olma ihtimalleri yüksektir. İyi pişmemiş çiğ et yemeyiniz. Çiğ etle temas etmiş tüm mutfak aletlerini iyice yıkayınız. Eğer zayıf bir bağışıklık sisteminiz varsa doktorunuzdan size toxoplasma testi yapmasını isteyebilirsiniz. Kedimin Toksoplazma kapmasını nasıl engelleyebilirim? Kedinizin toksoplazma kapmasını engellemek sizin de enfeksiyondan korunmanıza yardım eder. Kediniz kuru veya konserve kedi mamaları ile besleyiniz. Kedinizin asla çiğ et yemesine izin vermeyiniz. Kedinizi evde besleyiniz. Dışarıya girip çıkmasına izin vermeyiniz. Kedimden sırf bu yüzden kurtulmayı düşünmeli miyim? Hayır. Kedinizden vazgeçmek için hiçbir sebep yoktur. Kedi sahibi olmak sizin toxoplasma ile enfekte olacağınız anlamına gelmez. Hastalığı kediniz taşısa bile onun tüylerine dokunarak enfeksiyonu almazsınız. Tüylerde bu parazit barınamaz. Ayrıca kedinizi dış ortama salmayarak (avlanma ve çiğ et yeme ihtimali) ve çiğ beslemeyerek de zaten enfekisyonu kapma ihtimalini de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Ancak hamile kalmayı planlıyorsanız, hamileliğiniz veya düşük bağışıklık sisteminiz varsa kendinizi korumak için bahsedilen önlemleri almalısınız. Toksoplazma tedavi edilebilir mi? Evet. Toksoplazma tedavi edilebilmektedir. Sağlıklı bir insanda normal şartlarda herhangi bir belirti ve tedavi gerekmezken (göz bulaşması hariç) hamileliği sırasında toxoplasma kapan bir anne adayı ve bebek yakından takip edilip tedavi edilmelidir. Bu konu hakkında daha fazla ayrıntı ve bilgiyi lütfen uzman kişiler aracılığı ile alınız. Veteriner hekim Dr. Emel Başaran
Acaba Kediler Herhangi bir Klinik Belirti Göstermeden Mantar Taşıyıcısı Olabilirler mi? Halk arasında mantar olarak adlandırılan dermatofitosiz; deri, kıl kökleri ve tırnaklarda sık görülen bir enfeksiyon olup, hayvanlar ve insanlar arasında oldukça hızlı seyreden bulaşmalara neden olur. Yaşlı ve yavru kediler ile, bağışıklık sistemi baskılanmış bireyler risk altındadır. Mantar enfeksiyonu genel olarak yüz, kafa veya kuyruk bölgesinde tüy dökülmesi ile kendisini gösterir. Kaşıntı bazı olgularda vardır, ancak tipik bir bulgu değildir. Yangılı, kuru, kepekli ve kabuklu lezyonlar kimi durumda fark edilebilir olsa da, kimi zaman bu lezyonların hiçbirisi belirgin olmayabilir. Bazı orta dereceli vakalardaki belirtiler, mite (akar) enfeksiyonuna benzeyebilir. Uzun tüylü kedilerde belirgin bir şikayet olmasa da, etkeni taşıyan kedi bulaştırıcı rol oynayabilir. Yavru kedilerde erken dönemdeki klinik belirtiler; yüz, kulaklar ve patilerde başlayabilir. Kedilerin yalanma alışkanlıkları ile de enfeksiyon, tüm vücuda hızlıca yayılabilir. Fungusların bazı türleri toprakta yaşamasına rağmen, toprağın eşelenmesi, üzerinde yürünmesi vb ile bulaşabildiğinden, insan ve hayvanlar için enfeksiyon kaynağı olma riskini barındırmaktadırlar. Hayvanın üzerinde bulunan mantar; onun yatağını, fırçalarını, oyuncaklarını yani çevresini de kontamine eder (bulaşıp yayılır). Yapılan çalışmalarda mantar sporlarının 18-24 ay boyunca bu ortamlarda canlı kaldığı görülmüştür. Mantar sağlıklı deriyi enfekte eder. Ancak eğer deri üzerinde kaşıntılardan dolayı oluşan çizik ve yaralanma varsa, bu yüzeyleri daha çabuk enfekte ederler. Kedilerin tüylerine bulaştığında öncelikle tüy kökünü zayıflatır ve dökülmelere neden olur. İlerleyen zamanlarda geniş alopesik (tüysüz) alanlar oluşur. İleri derece enfeksiyonlarda ise deride geniş alanlarda yangı, kepeklenme ve kabuklanmalar da şekilenir. Eğer tırnaklar enfekte olursa, kolay kırılan ve deforme, şekli bozulmuş tırnak yapıları şekillenir. Nasıl tedavi edilir? Şüpheli durumlarda deriden kazıntılar ve örnekler alınarak tüy ve kıllar mikroskop altında incelenir; mantar sporları aranır, mantar kültürü yapılabilir veya Wood’s lambası ile UV ışığı altında inceleme yapılır. Bazı mantar türleri UV ışığı altında elma yeşili rengi olarak adlandırılan renkte parlarlar. Ancak atlanılmaması gereken önemli nokta, bu patojen mantar etkenlerinin sadece bir kısmı UV altında renk değişimi yapar. Diğer türlerle enfeksiyonda ise renk oluşumu görülmez. Sonuçta Wood's lambası ile teşhiste pozitif sonuç alınması mümkün iken, negatif sonuçlar mantarın olmadığı anlamına gelmez. Eğer fungal kültürü yapıldı ise, burada oluşan üremeler dikkatli bir şekilde incelenerek teşhis konulabilir. Teşhisin temel kriteri, mantar kültürü yapılmasıdır. Eğer evde beslenen birden fazla hayvan varsa, hepsinin kültür yapılarak enfeksiyon açısından incelenmesi gerekmektedir. Sağlıklı kedide mantar enfeksiyonu kendi kendine 6 ay gibi bir sürede iyileşebilirken, yapılan tedavi ile süreç oldukça kısalır. Topikal (bölgesel) olarak uygulanan ve türe uygun şampuanlar, banyolar ve/veya kremlerle orta dereceli lezyonlar tedavi edilebilirken; çok yaygın ve metabolik sorunu nedeniyle bölgesel tedavinin yeterli olamayacağı vakalarda sistemik ilaçlar veteriner hekim tarafından birarada kullanılabilir. Tedavi ortalama 6 hafta kadar sürebilirken, bazı vakalarda daha uzun sürelerde bile enfeksiyonun tamamen atlatılmadığı da görülebilir. Bu durum tamamen, "hangi hayvanın, hangi mantar türü ile, ne kadar enfekte olduğuna" bağlıdır. Mantar kültür sonuçlarının negatif olarak adlandırılması için, gerekli bekleme süresinin 30 gün olduğu düşünüldüğünde, bu sonuç alınana kadar tedaviye devam edilmesi gerekliliği açıktır. Evdeki kontamine alanlarda mantar sporlarının 18- 24 ay arası canlılığını koruduğu bilindiği için, evin ve çevrenin düzenli olarak temizlenmesi ve elektrik süpürgesi ile makinelenmesi; mantar sporlarıyla tekrarlayan enfeksiyonlardan ev halkını ve petleri koruyabilmek için önemlidir. Süpürge torbası bekletilmeden dışarıya çöpe boşaltılmalı ve temizlenebilen yüzeyler çamaşır suyu ile (1:10 oranında sulandırılarak) silinmelidir. Hayvan sahibinin el hijyenine dikkat etmesi ve kedisinin veya köpeğinin tüyleri ile temas etmiş kıyafetlerini uygun biçimde temizlemesi de unutulmaması gereken korunma yöntemlerinin arasında sayılmaktadır.
FIP, dünya üzerinde her yerde yaygın olarak bulunan ve mutasyona uğramadığı takdirde zararsız olan kedi enterik koronavirüsünden (FeCoV) kaynaklanır. FeCoV, insanlarda, domuz yavrularında, taylarda, buzağılarda ve kümes hayvanlarında ishal veya bronşite neden olan koronavirüslere benzer. Kedilerin bir kısmında, özellikle yavru kedilerde, enterik koronavirüs, mutasyona uğrayarak kalın bağırsak duvarını kaplayan hücrelerden kaçarak, bağışıklık sisteminin en temel hücresi olan makrofajları enfekte eder. Bu mutant virüs, kedilerin infeksiyöz peritonit virüsü (FIPV) olarak bilinir ve başlangıçta kalın bağırsakla ilişkili lokal lenfatik dokularda bulunur. FIPV ile enfekte makrofajlar, daha sonra enfeksiyonu karın ve göğüs boşlukları içindeki diğer bölgelere ve gözler ile beyin gibi uzak organlara yayabilir. Bu ilk makrofaj enfeksiyonu, bilinmeyen nedenlerle gerekli koruyucu bağışıklığı geliştiremeyen kedilerin %0,3-1,4'ü dışında hepsinde bağışıklık sistemi tarafından elimine edilir. Ancak talihsiz küçük bir kedi grubunda ortaya çıkan FIP’de klinik belirtiler günler, haftalar bazen aylar ve nadiren bir yıl veya daha uzun süre içinde ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan hastalık formu basitçe ıslak (efüzif) veya kuru (efüzif olmayan) olarak adlandırılır. Islak form, FIP’li kedilerin yaklaşık üçte ikisinde ve kuru form üçte birinde görülür. Bu iki form kolayca ayırt edilebilir, ancak ikisi arasında geçiş formları da olabilir. Islak FIP başlangıçta daha akut olma eğilimindedir. Tekrarlayan ve antibiyotiğe dirençli ateş, depresyon, iştah azalması, kilo kaybı ve karında sarımsı ve biraz yapışkan sıvı birikimi ile veya daha az sıklıkla göğüs boşluğunda sıvı birikimi ile karakterizedir. Abdominal efüzyonlu (karında sıvı birikmesi) kediler genellikle karın şişliği ile kendini gösterirken, torasik efüzyonlu (göğüs boşluğunda sıvı birikmesi) kediler, genellikle nefes alma problemleri (nefes almada zorluk) ile belirti gösterirler. Bu kedilerin bir çoğunda, yüksek seviyelere yükselen bilirubin nedeniyle gözle görülür derecede deride, mukozalarda kulak uçlarında sarılık olur ve / veya şiddetli sarıya çalan idrar hayvan sahibi tarafından da farkedilir. Nörolojik (sinirsel form) ve oküler (göz formu) belirtiler kuru FIP'li 10 kedinin 1'inden azında görülebilir. Kuru FIP formundan muzdarip kediler, kronik olarak şikayetlerin belli belirsiz seyrettiği ancak, yine yüksek sayılacak serum bilirubine sahip olma eğilimindedirler. Hastalık; iştahsızlık, aralıklı veya inatçı ateş, gelişme geriliği ve kilo kaybının olması gibi spesifik olmayan klinik belirtilerle seyreder. Kuru FIP formu, yaygın enflamasyon ve sıvı efüzyonu ile değil, ancak karın içi organlarında (örn. böbrek, sekum, kolon, karaciğer, akciğer, lenf düğümleri) daha az sayıda ve daha büyük granülomlar ile karakterizedir. Kuru FIP'li birçok kedi, kesin tanıdan haftalar veya aylar önce subklinik (tam belirti vermeyen) olarak hastadır ve tanı konulmadan önce, haftalar veya aylar boyunca semptomatik olarak tedavi edilmeye çalışılırlar. Subklinik hastalık genellikle büyümede gecikme, bozuk tüy yapısı, tekrarlayan ikincil solunum yolu veya bağırsak enfeksiyonları, epileptik nöbetler ve diğer spesifik olmayan belirtilerle kendini gösterir. Teşhis Genel olarak, FIP tanısı ıslak form için nispeten daha kolay ancak kuru formlar için daha zor olarak konulmaktadır. FIP tanısı konulan kedilerin çoğunluğu 3 ila 8 aylık yaş aralığında ve genellikle 3 yaşından küçük kedilerdir. Etkilenen kediler genellikle doğrudan yüksek yoğunluklu kedi barınaklarından veya birden fazla kedinin bir arada tutulduğu ortamlardan kurtarılan kedilerdir ve son 1-6 ay içinde bu tür ortamlardan evlat edinilmiştir. Bu kedilerde hastalığın şüpheli belirtileri arasında büyümenin durması, akut veya kronik iştahsızlık, kilo kaybı, antibiyotiğe dirençli ateş, abdominal genişleme, dispne (solunum güçlüğü), sarılık, göz içi lezyonları, nörolojik belirtiler (örn., arka bacaklarda koordinasyon bozukluğu, yüksek yerlere sıçramada başarısızlık ve denge kaybı veya duvar yalama) ve kronik ishal/diyare (genellikle mukuslu ve kanlı) vardır. Röntgen ve/veya ultrason dahil fiziksel muayene ile abdominal veya torasik efüzyonları, karın boşluğu içindeki mezenteriyal lenf büyümeleri ve gözdeki değişimleri (ön kamara, iris, retina) tespit etmek mümkündür. Hem ıslak hem de kuru FIP'de yaygın olarak görülen kan anormallikleri arasında anemi (kansızlık), yüksek beyaz kan hücresi sayısı (akyuvarlar), lenfopeni, yüksek total protein (TP) ve globülin (Glob), düşük albümin (Alb), düşük A:G oranı, hiper-bilirubinemi (sarılık) görülebilir. Kedi koronavirüs ELİZA antikor testi, FeCoV'ye maruz kalan kediler için (1:25 - 1:1600) beklenenden genellikle daha yüksektir (≥1:3200). Karın veya göğüsten elde edilen sıvı, zayıf veya kuvvetli sarı renkte, sulu ila müsinöz (yapışkan), düşük ila yüksek seviyelerde protein, yarı berrak ila bulanık ve düşük ila yüksek sayıda toksik olmayan nötrofil, lenfosit, monositik hücre içerir ve çok vakumlu büyük makrofajlar görülebilir. Veteriner hekim aldığı sıvı ile Rivolta testi yapabilir (sonucun pozitif veya negatif okunduğu durumlarda güvenilirlik oranları değişkendir) Efüzyonlardan gelen hücreler üzerindeki polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) veya immünohistokimya (IHC), vakaların %70'inde koronavirüs RNA veya antijen için pozitif olacaktır. Kuru FIP le karıştırılabilecek bazı hastalık durumları hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; FIP'in nörolojik ve / veya oküler formları kedi sistemik toksoplazmozu (Toxosplasmosis) ile karıştırılabilir, bu nedenle bu FIP formlarına sahip pek çok kedi toksoplazmoz için test edilmeli, sonuca göre ya uygun antibiyotiklerle tedavi edilmeli ya da hastalık toxoplasma açısından ekarte edilmelidir. FIP köken (kedi yetiştirme, koruyucu / kurtarma, barınak), eşkal (yaş, cinsiyet, cins) ve temel kan testi sonuçları ile kolayca ayırt edilebilirken; bazı mantar enfeksiyonları (koksidioidomikoz, blastomikoz, histoplazmoz) FIP’in kuru formuna benzer klinik belirtilere neden olabilir, ancak endemik bölgelerinde bile hala nadirdir. Lenfoma ayrıca kuru FIP için ayırıcı tanı olabilir, ancak bu hastalık genellikle sporadiktir (nadir görülme) ve yaşlı kedilerde görülür. Ancak hala şüphe giderilemiyorsa beyin omurilik sıvısında (BOS) ve aquaeous humorda (yüksek protein, yüksek hücreler, nötrofiller, lenfositler, makrofajlar) karakteristik değişiklikler, MRI görüntüleme (uygun şartlar ve imkanlar varsa) yapılabilir. BOS sıvısından PCR veya immünohistokimya, MR (görüntüleme yöntemi ) da düşündüren lezyonlar veya yüksek serum ELİZA koronavirüs antikor titresi (>1:3200) ile ayırıcı tanıya ait veriler toplanmaya çalışılabilir. Ancak tanıya giderken kullanılan hiçbir metod kesin teşhis için tek başına yeterli değildir. Teşhis; detaylı bir muayene, anemnez ve diğer laboratuvar ve klinik belirtilerin ışığı altında ancak bir hekim tarafından konulabilir. FIP tedavisi FIP’in spesifik olmayan (semptomatik) tedavisi; Çok yakın zamana kadar FIP'li kediler için lisanslı etkili bir tedavi bulunmamaktaydı. Onaylanmış antiviral ilaçlar yerine, tedavi temelde septomatik olarak yürütülüyordu. Semptomatik tedavi ile hastalığı iyileştirmeye çalışmak aslında kedinin bağışıklık sistemine bağlı olan bir durumdur. Bazı kediler, tek bir bağırsak lenf düğümüne izole edilmiş hafif veya subklinik hastalığa sahip olabilir ve bu, rutin fizik muayene veya kısırlaştırma operasyonu sırasında abdominal kitle olarak tespit edilebilir. Daha şiddetli klinik belirtileri olan kediler, birkaç hafta sonra genellikle daha kronik ve daha az şiddetli bir hastalık aşamasına girerler. FIP teşhisi konulduğunda kedilere ötenazi uygulamak yerine tedavi etme konusunda daha fazla deneyim kazandıkça, kedilerin bir kısmının haftalarca, aylarca ve nadiren bir yıl veya daha uzun süre hayatta kalabileceği görülmüştür. Bununla birlikte, doğal seyrini sürdürmek için bırakılırsa, FIP'in çoğu kedi için nihayetinde ölümcül olduğunu söylemek yine de doğrudur. Sıvı efüzyonlarını gidermenin değeri konusunda yanlış anlamalar vardır. Göğüs tutulumu ve nefes alma güçlüğü çeken kediler, plevral sıvının alınmasından büyük ölçüde faydalanabilir. Göğüs sıvısı, özellikle kediler prednizolon ile tedavi edildiğinde, yavaş yavaş yenilenme eğilimindedir. Solunumu engelleyecek kadar yoğun olmadığı sürece abdominal sıvının alınması önerilmemelidir. Bazı steroidal olmayan anti-enflamatuar ilaçların, spesifik immünomodülatörlerin (örn. kedi interferon omega, insan rekombinant alfa veya beta interferon) ve spesifik olmayan immünostimülanların tedavide etkin olup olmadığı konusunda bazı tartışmalar vardır. Poliprenil immünostimülan (PI), Peritan, Acemannan, Immulan, Staphylococcal protein A gibi spesifik olmayan immünostimülanlar, FeLV, FIV ve FIP gibi kedilerin kronik viral hastalıklarının tedavisi olarak lanse edilmiş olup bazı uzmanlar tarafından alternatif tedavi protokollerinde yer almaktadırlar. FIP için bu maddelerden en yaygın olarak tanıtılanı PI olmuştur. Spesifik antiviral ilaçlarla tedavi - Son zamanlarda iki küçük molekülün FIPV replikasyonunu inhibe ettiği ve kedileri hem deneysel olarak indüklenen hem de doğal olarak oluşan FIP ile iyileştirdiği gösterilmiştir. Bu ilaçlardan ilki, bir FIPV proteaz inhibitörü olan GC376 idi (journals.sagepub.com). Bu ilaç, doğal olarak oluşan FIP ile 21 kediden 7'sini iyileştirmeyi başardığı ifade edilmiş, ancak hem ıslak hem de kuru FIP ile başarılı fakat nörolojik tutulumu olan kedilerde başarılı olamadığı bildirilmiştir. İkinci bir ilaç olan GS-441524'ün ıslak ve kuru FIP'li kedileri ve hatta nörolojik hastalığı olan birçok kediyi iyileştirmede daha da başarılı olduğu bildirilmiştir. (journals.sagepub.com). GS-441524, FIPV RNA'nın replikasyonunu önlemek için hareket eden bir nükleosit analoğudur ve bu nedenle GC376'dan daha erken bir virüs replikasyonu aşamasında etki ettiği bildirilmiştir. GC376, Anivive adlı bir şirket tarafından ticarileştirildiği ve birkaç yıl daha resmi satışı olmayabileceği bildirilmektedir. GS-441524'ün patentleri Gilead Sciences, Inc.'e aittir ve şirket şimdiye kadar hayvan kullanımı için girişimlerde bulunmadığı söylenmektedir. Avusturya ve İngiltere’de ise, BOVA (bova.co.uk) firması, Remdesivir’i kedilerde lisanlı olarak kullanmak için piyasaya sunan ilk firma olmuştur: https://sockfip.org/wp-content/uploads/2021/11/Remdesivir-Rx-from-Australia.pdf DİKKAT: Sahte uzmanlardan görüş alıyor olabilir misiniz?? İnternet üzerinden bazı sitelerde online danışmanlık hizmeti altında "antiviral ilaçların kullanımı" ve olası teşhis ve tedavi konusunda yönlendirme yapan, hemen hemen her yazılan maile anında cevap veren, hayvan sahipleri ile veteriner hekimleri karşı karşıya getiren, yanlış yönlendirme yapan kişilerin olduğunu üzülerek izliyoruz. Lütfen bir hayvan sahibi olarak kediniz hakkında görüş istediğiniz konularda bir hekim tarafından birebir muayene edilmeden, sadece bazı tahlillerin uzaktan incelenmesi ile doğru yönlendirme yapılamayacağını, teşhis hakkında her zaman yanılmalar olacağını hatırlayınız. Sonsöz FIP VE CORONA ikileminin tüm kedi sahipleri ve kedi hekimliği arasında son 20 yılda sürekli gündemde kalması, teşhiste yaşanan zorluklar ve son 2-3 yıla kadar bilinen etkin bir tedavinin olmaması ve şu anda karaborsada bulunan bazı antiviral ilaçların dünya çapında ünlü uzman hekimler ve araştırma merkezleri tarafından deneysel olarak uygulanıp sonuçların paylaşılması, hayvan sahiplerinin bu tedavilerden yarar sağlamak adına kendi imkanları ile temin ettikleri ilaçlarla tedavi yolları aramaları ve veteriner hekim olarak bizlerin de bu konuya duyarsız kalamayışımız sonucunda, bu yazının derlenmesi ve bu vesile ile hastalık ile ilgili yine standart bilgilerin birlikte sunulması amaçlanmıştır. Önemli olan hastalığı tedavi etmekten çok, hastalığın oluşmasını engellemektir. Koruyucu hekimlikte bilginin paylaşılması, risk analizleri çok önemlidir. Sağlıklı günler dileriz. Veteriner Hekim Dr. Emel Başaran Bu yazı, Dr. Diane D. Addie'nin ve Dr. Pedersen'in yayınlarından derlenmiştir. Daha detaylı bilgi için http://www.catvirus.com/treatment.htm ve sockfip.org adreslerini ziyaret edebilirsiniz. Bu websitesindeki içerikler, genel bilgi vermek amacı ile hazırlanmış olup, hastalıkların kesin tanı ve tedavisi, hiçbir şekilde ayrıntılı klinik muayene gerçekleştirmeden yapılamaz. Her bireyin rahatsızlığının tedavisinin özgün olduğu unutulmamalıdır.
Petinize yapılan aşılamalardan sonra bazı hafif yan etkilerin aşılamadan hemen sonraki saatlerde ortaya çıkabilme olasılığı hiç de az değildir. Ancak bu yan etkiler iki günden fazla sürerse veya hayvanınız belirgin bir şekilde rahatsızlık gösteriyorsa mutlaka veteriner hekiminize başvurmanız gerekmektedir. Aşı bölgesinde yer alan şişlik ve ağrı Hafif ateş İştah veya aktivitede azalma Hapşırma, orta derecede öksürük veya diğer solunum yollarına ilişkin belirtiler (burun içi yapılan aşılardan sonra görülebilir) Daha ciddi olabilen ve daha az rastlanan diğer yan etkiler ise örneğin alerjik reaksiyonlar aşılamadan dakika-lar veya saatler sonra şekillenebilir Bu reaksiyonlar hayati risk oluşturabilir ve medikal aciliyet gösterebilir. Eğer aşağıdaki belirtiler şekillenirse mutlaka medikal müdahale gerekmektedir. Devam eden kusma ve ishal Kaşıntılı ve kabarmış bir deri Yüzde, gözlerde boyunda şişme Ciddi öksürük krizleri ve solumada güçlük Kollaps Aşılamadan sonra aşı yapılan bölgede deri altında sert yuvarlak bir şişlik olması normaldir. Bu şişlik bir iki hafta içinde kendiliğinden kaybolacaktır. Ancak üç haftadan fazla sürede kalan ve gittikçe büyüyen şişliklerde veteriner hekiminize danışmanız gerekmektedir. Eğer petiniz daha önce bir aşıya benzer alerjik bir reaksiyon göstermişse mutlaka bunu aşı öncesi belirtiniz ve eğer bir şüphe varsa aşılamadan 30 –dakika kadar sonra evinize gidiniz.
Bir çoğumuz kedilerin çok seçici oldukları için köpeklerden daha az zehirlenme riski olduklarını düşünürüz. Ancak merakları ve çok titiz olup sürekli yalandıkları için olası bir intoksikasyon maalesef çok nadir görülen bir durum değildir. Eğer zehirli bir madde az miktarda da olsa kedi tarafından alınmaya başlarsa, kedinin yavaş yavaş hastalanmasına neden olur. “Kediler, insanlarla ve köpeklerle karşılaştırıldığında bazı karaciğer enzimlerinin olmadığı görülür, bu da karaciğer metabolizmalarını etkiler ve onları bazı ilaçlara veya kimyasal maddelere karşı daha hassas hale getirir.” Ayrıca, ufak vücut yapıları, hasta olsalar bile bunu saklama eğilimleri; bir toksik durum söz konusu olmaya başladığında durumun hayvan sahibi tarafından erkenden fark edilmesini engeller. Kediler nasıl zehirlenir? Kediler, zehirli maddeyi; direkt olarak yutarak, zehirli bir hayvanı avlayarak veya toksik madde bulaşmış tüylerini yalayarak alırlar. Bazı toksinler (özellikle patilere bulaşmışsa) direkt olarak deriden emilebilirken, bazen toksik maddeyi soluyarak da alabilir. Kediler tüylerine ve derilerine bulaşan herhangi bir maddeyi mutlaka yalayarak temzileme eğilimindedirler ki, bu da zararlı bir maddeyi direkt olarak hemen almalarına neden olur. Hangi belirtileri gördüğümde kedimin zehirlenmiş olabileceğinden şüphelenmeliyim? Şikayetler alınan zehir türüne bağlı olarak değişiklik gösterir. Ancak şu belirtilere sıkça rastlanır: Sindirim sistemine ait belirtiler: Ağızdan salya akması, iştah kaybı, kusma ve ishal Nörolojik belirtiler: Saklanma, aşırı uyarılma, koordinasyan bozukluğu, titremeler, epileptik ataklar, uyuşukluk veya koma Solunum sistemine ait belirtiler: Öksürme, hapşırma veya zor nefes alma Deri problemleri: Deride kızarıklık, yangısal lezyonlar veya şişme Karaciğer yetmezliği şekillenirse, iştah kaybı, kusma, dehidrasyon, kötü ağız kokusu ve salyada artış, sarılık ve kilo kaybı Böbrek yetmezliğinde yine iştahsızlık su içmede ve idrara çıkmada artış, kilo kaybı Bazı toksinler birden fazla organ sistemini etkilerken tüm bu belirtilerin kombinasyonu şeklinde şikayetler oluşabilir. Şunu unutmamak gerekir; zehirlenmelerin çoğu ani (akut) belirtilere yol açarken, kronik, gecikmiş intoksikasyonlar da az da olsa görülmektedir. Kronik seyreden toksikasyonları tespit ve tedavi etmek ise kolay değildir. Kedimin zehirlendiğini düşünüyorum. Ne yapmalıyım? Eğer kedinizin zehirlendiğinden şüpheleniyorsanız hemen veteriner hekiminizi aramalı ve en kısa sürede yardım almaya çalışmalısınız. Eğer kediniz sinirli veya agresif ise hemen bir havluyla tutup çantasına koyunuz kendine ve size zarar vermesini engellemeye çalışınız. Havlu ile kedinizi sarmalamak, tüylerinde kalan olası kontamine maddenin kediniz tarafından alınmasını engellemiş olur. Kedinizi kusturmaya çalışmayınız. Evinizde bulunan hiçbir ürün kedinizi kusturmaya yaramaz. Sadece veteriner hekimler uygun enjektabl ilaçlarla kusmayı sağlayabilirler. Klinik veya hastaneye ulaşmadan yolda onları aramanız ve durumdan haberdar edip kliniğin hazırlıklı olmasını sağlamak zaman kazanmak adına yararlıdır. Kedimin tüylerinde “kimyasal” bulaşma var. Ne yapmalıyım? Eğer kontaminasyon hafif ve sadece tüylerle sınırlı ise evde ilkyardımı deneyebilirsiniz. Burada ilkyardımın amacı deriden emilim olmasını engellemek ve kedinin de zararlı maddeyi daha fazla yalamasının önüne geçmektir. Kedinin tüylerindeki bulaşma yıkama ile uzaklaştırılabilir. Ancak, yıkamadan önce bulaşmış maddeyi deriden uzaklaştırmaya çalışmak, daha önemlidir. Çünkü bazı kimyasalların emilimi yıkamakla artmaktadır. Böyle bir durumda eğer kedinizin üzerinde bulunan bir tasma varsa, bulaşık olabileceği için çıkartılmalıdır. Ancak şunu unutmamalıyız; eğer kedimizi zarar vermeden yıkayabileceksek bunu denemeli, aksi halde veteriner kliniğinde doğru zapt-ı rapt altında bu işlemin gerçekleşmesini beklemeliyiz. Kontaminasyonu tüylerden arındırmanın diğer bir yolu da tüyleri bir an önce kesmektir. (Traş makinası, makas-deriye zarar vermeden) ve likit bir sabunla yıkamaktır. Ancak yıkamaya geçmeden önce mümkün olduğunca kontaminasyonu uzaklaştırmaya çalışmak gerekmektedir. Bu gibi şüpheli durumlarda kedinizin 24 saat gözetim altında tutulması ve izlenmesi gerekmektedir. Eğer normalin dışında bir bulgu gözlemlenirse hemen bir hekime başvurulması önemlidir. Eğer kedim bir kimyasalı yalar veya yutarsa ne yapmalıyım? Eğer kedinizin bir toksik madde yuttuğunu düşünüyorsanız, hemen veteriner hekiminizi arayıp yuttuğu maddenin zehirli olup olmadığı öğrenmeye çalışınız. Eğer şüphe varsa hemen veteriner hekiminize başvurunuz. Yuttuğu madde ayrıca tüylerine ve derisine bulaşmış olabilir. Evde herhangi bir madde ile hayvanı kusturmaya veya temizliğe, veteriner hekiminize danışmadan başlamayınız. Hangi maddeler kediniz için toksik olabilir? Bu derlemede; kedilerin zehirlenme vakalarında en sık karşılaşılan etkenler üzerinde durulmuştur. Veteriner ve İnsan İaçları Zehirli Bitkiler İnsektisidler Ev Temizlik Ürünleri 1. Veteriner ve İnsan İlaçları: Kediler insan ve köpeklere göre bazı ilaçları metabolize edemezler. Özellikle de non-steroidal ağrı kesiciler (NSAIDS) kedilerde öldürücü olabilmektedir. Kedi tarafından alınması uygun olmayan formülasyonların kazara yutulması, bir tablet bile olsa, ciddi böbrek yetmezliklerine ve mide ülserlerine neden olabilirken, örneğin Acetiminofen (Tylenol) kırmızı kan hücrelerini parçaladığı için tedavi edilmezse anemi, nefes almada güçlük, yüzde şişme, karaciğer yetmezliği ve ölüm şekillenebilir. Kedilerin ayrıca bazı insan ilaçlarını kokuları ve tatları nedeni ile çekici buldukları (antidepresanlar) ve bu tarz hapları da yutarak zehirlendikleri de sıklıkla rapor edilmektedir. Böyle bir durum olasılığı varsa hemen bir veteriner hekime başvurmanız gerekmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde 2010 yılında Ulusal Pet Poison Center; zehirlenme vakalarının %40'ının insan ve veteriner ilaçlarının uygun olmayan şekillerde kediler tarafından alınması ile oluştuğunu rapor etmişlerdir. 2. Zehirli Bitkiler: Zehirli bitkilerle olan toksikasyonlar ikinci sırada gelmekte olup tüm vakaların %14'ünü oluşturduğu tespit edilmiştir. Gerçek Liliumlar (Lilium ve Hemerocolis spp.) en tehlikeli türlerden olup, kazara kediler tarafından yenilmeleri sonucunda ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. Liliumlar sık olarak çiçekçilerin kullandığı arajmanlarda kokuları ve uzun süre dayanmaları ile yer alırlar. Bu çiçeğin yapraklarının hatta polenlerinin çok az bir miktarda bile alınması halinde, ani gelişen böbrek yetmezlikleri oluşmaktadır. Böyle bir durumda hemen veteriner hekime başvurulmalıdır. Adları lilium olarak geçen ama gerçekte lilium olmayan bitki türlerinden Peace, Peruvian ve Cala Liliyler böbrek yetmezliğine neden olmaz, ancak yüksek oranda oxalat kristalleri içerdiği için sindirim sisteminde çizik ve yaralanmalara (ağız, yutak ve mide borusu) ve kanamalara yol açar. 3. İnsektisidler: Zehirlenme raporlarına göre olguların %9'u, kedilerin köpekler için olan insektisidlerle (pire ve kene ilaçları) uygun olmayan şekilde tedavi edilmeleri ile oluştuğunu göstermiştir. Ayrıca, bahçe ve evde böcek ilaçlaması için olan insektisidlerle (toz, sprey, granül) olan zehirlenmeler de sık görülmektedir. Çok ağır zehirlenmeler olmasalar da, kedilerin bu ilaçlama yapılan yerlerde gezmeleri ile gelişen zehirlenme vakaları vardır. Özellikle dikkat edilmesi gereken konu; köpekler için uygun olan konsantrasyonu yoğun pire, kene damlalarının kedilerde toksik olduğunun bilinmemesidir. Köpeğe özel bu damlaların içeriğindeki örneğin pyrethin ve pyrethoridler kediler için çok toksiktir. Bu ilaçlarla zehirlenmeler, hayvan sahiplerinin ya bunları direkt olarak kedilerine uygulamaları, ya da kedilerin bu ilaçları bir şekilde köpeğe kullanılırken yalaması ile oluşur. Zehirlenme belirtileri aşırı salivasyon, titreme ve epilepsi nöbetleri ile karekterizedir. Herhangi bir insektisid kullanırken her zaman etiket çok dikkatli bir şekilde okunmalı, veteriner hekime danışmadan lisansız ve kaçak yollardan satılan ilaçlar kullanılmalıdır. Veteriner hekiminiz, kedinize uygun toksik olmayan ilaçları sizlere önerecektir. 4. Ev Temizlik Ürünleri: Zehirlenme vakalarının % 6'sının evde kullanılan temizlik maddelerinden meydana geldiği, yine 2010 verilerinde rapor edilmiştir. Birçok kedi sahibi mutfak, banyo, halı ve tuvalet temizleyicilerinin kediler için toksik olduğunu bilmez. Bu maddelerle olan zehirlenmelerde kedilerde aşırı salya, bulantı, kusma, zor nefes alma ve organ hasarları şekillebilmektedir. Evinizi temizledikten sonra deterjanların ve kalıntılarının ortamdan uzaklaştırıldığından, silindiğinden mutlaka emin olunuz. Kedinizin ulaşamayacağı yerlerde bu ürünlerinizi depolayınız. Dr. Emel Başaran
Tüy Yumağı tehlikelidir. Büyük miktarlarda yutulmuş tüyler, kedinizin bağırsak yolunu tıkayabilir ve ölümcül bir tehdit oluşturabilir. Tüy yumaklarının tehlike oluşturmasını önleyecek tavsiyeleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Sıklıkla fazla titiz olduğu için sürekli yalandığını gördüğünüz kediniz, biraz endişeli bir halde başını öne uzatarak birtakım garip sesler çıkararak öğürmeye başlayabilir ve uzun bir boru gibi, mamayla da karışık bir kıl topağı çıkarabilir. Bazen mutfak zemininizin ortasında ya da halınızın ortasında - bir trikobezoar görebilirsiniz. Bu genellikle kıl yumağı olarak adlandırılan, sindirilmemiş bir tomar tüydür. Terime rağmen, deforme olmuş tüy yumakları genellikle yuvarlak değildir. Genellikle ince ve silindiriktirler, bir toptan ziyade puro veya sosis şeklindedirler, kıl yumağına bu uzatılmış şekli, içinde geliştiği veya içinden geçtiği dar yemek borusu (özofagus) tarafından verilir. Bununla birlikte, midede kalan bir tüy yumağı ise genellikle yuvarlak olur ve "bir sünger veya kıvrılmış bir çorap gibi" görülebilir. Regürgitasyonla çıkartılan kıl yumaklarının boyutları değişkendir; genellikle kıl yumakları ortalama 2 cm uzunluğunda olmasına rağmen, 10 cm uzunluğunda ve 2-3 cm kalınlığında olabilirler. Renk, esas olarak kedinin kürkünün rengidir. Ancak renk, mamanın rengi ile koyulaşabilir veya mide salgıları ile beyazımsı köpüklü veya safra ile bulaşık yeşilimsi olabilir. Dışarı atılan madde tipik olarak hoş olmayan ama tolere edilebilir bir kokuya sahip olacaktır. Potansiyel tehlikeler Tüy Topları, normal bir alışkanlığın tatsız yan ürünüdür. Kediniz kendi kendini yalarken, bol miktarda gevşek kılları yutar. Bunun nedeni, dilinin yüzeyini pürüzlendiren küçük geriye eğimli çıkıntıların (papilla) tüyü boğazından aşağı ve midesine itmesidir. Ne yazık ki, kılın ana yapısal bileşeni - keratin adı verilen sert, çözülmeyen bir protein maddesidir ve sindirilemez. Yutulan tüylerin çoğu, hayvanın sindirim sisteminden geçerek dışkı ile bozulmadan atılabilirken, bir kısmı midede kalır ve yavaş yavaş nemli bir yığın olan tüy yumağı şeklinde birikir. Genellikle bir kedinin bir veya iki haftada bir tüy yumağı kusması alışılmadık bir durum değildir. Bununla birlikte, keçeleşmiş bir tüy demeti, yemek borusundan mideye veya mideden bağırsak sistemine giden dar sfinkterlerden geçemeyecek kadar büyürse, ciddi bir sağlık tehdidi oluşturabilir. Bir başka tehdit de, ince bağırsağa geçmeyi ve oraya sıkıca yerleşmeyi başaran bir kıl yumağı olabilir. Bu, "alışılmadık bir durum" değildir, ama "gerçekleştiğinde çok ciddidir. Cerrahi müdahale olmazsa ciddi sorunlara yol açabilir. " Tıkanıklığın Giderilmesi Eğer bir veya iki günden fazla yemek yemeyi reddeden veya tekrarlayan öğürmelerle tüy yumağı çıkaramayan veya gerçek kusma atakları geçiren bir kediniz varsa, gecikmeden bir veteriner tarafından muayene edilmesi gerektiğini tavsiye ediyoruz. Sık olarak yapılan bu öğürmelerin tüy yumaklarıyla hiçbir ilgisi olmayabilir. Bunun yerine başka bir gastrointestinal problemin veya astım gibi bir solunum rahatsızlığının işareti olabilir ve bu durumda tedavi farklı ve gerekli olabilir. Bağırsak tıkanıklığının teşhisi fiziksel muayene, kan tahlilleri, röntgen, ultrason ve hayvanın tüy yumağı kusması ile ilgili hikayesi ile konulabilir. Bir tıkanıklık tespit edilirse, tüy yumağını çıkarmak için ameliyat gerekebilir. Bununla birlikte, daha sık olarak, ilk olarak tedavide tüy yumağını sindirim sistemi boyunca hareket ettirmek için bağırsak kayganlaştırıcıları ve hairball malt olarak adlandırılan macunlar kullanılabilir, ayrıca hekiminiz destek tedavi için uygun ilaçları ve/veya serumu da tedaviye ekleyebilir. Sağlıklı ve sevgi dolu günler dileriz..
İkterus nedir? İkterus, genellikle sarılık olarak adlandırılır. Kanda ve dokularda aşırı sarı pigment (biluribun) birikimini ifade eder. Sarılık herhangi bir süre boyunca mevcut olduğunda, birçok dokuyu boyayacak ve deri dahil olmak üzere çoğu vücut yüzeyinde sararma olarak görünür hale gelecektir. Bir kedinin kürkle kaplı derisinde sarılığı görmek güç olduğundan, sarılık en kolay dişetlerinde, skleralarda (gözlerin beyaz kısmı) ve kulak kepçelerinde görülür. Pigmentli (koyu) diş etlerine veya cilde sahip siyah kedilerde sarılığı tespit etmek ise zor olabilir. Bir kedinin sarılık geliştirmesini sağlayan nedir? Sarılık için risk faktörleri arasında pire veya kene varlığı (feline mycoplasma enf) kedi lösemi virüsü (FeLV) veya kedi enfeksiyöz peritonit virüsü (FIP) ile enfeksiyon, bazı karaciğer parazitleri ve fungal hastalıklar (yaşanılan bölgeye bağlı durumlar) yine karaciğere olumsuz etkisi olan uzun süreli anoreksi ve açlık (yemek yememe) ve bazı ilaçların veya toksinlerin yutulması sayılabilir. İkterus/Sarılık nasıl teşhis edilir? Sarılığın kendisinin teşhisi genellikle fiziksel muayene ile kolayca konur. Bazen, başka bir nedenden dolayı bir kan örneği alınır ve kedi gözle görülür şekilde sarılık olmadan önce, serumun sarı olduğu hekim tarafından farkedilir. Bu durumlarda, sarı serum genellikle yaklaşmakta olan sorunların bir göstergesidir ve bu durumda veterineriniz tam bir teşhis için ayrıntılı bir araştırma önerecektir. Sarılığın nedenini belirlemek zor olabilir ve sistematik bir yaklaşım gerektirir. Yukarıda listelenen her kategoride sarılığın birkaç olası nedeni vardır; ilk adım, üç kategoriden hangisinin dahil olduğunu belirlemek ve olası hastalıklar listesini daraltmak için tarama testleri yapmaktır. Ön testlere dayanarak, veterineriniz kedinizdeki sarılığın nedenini belirlemek için ek testler yapacaktır. İkterusa ne sebep olur? İkterusun sebepleri genel olarak üç ana kategoride toplanabilir. Kısaca özetlemek gerekirse; 1) Kırmızı kan hücrelerinin yok edilmesi; Alyuvarların (eritrositlerin) yıkım süreci hemoliz olarak bilinir. Kan damarlarında (intravasküler hemoliz) veya dalak ve karaciğerde (ekstravasküler hemoliz) oluşabilir. Hemoliz, bir yaralanmadan ve/veya kazadan kaynaklanan kanamanın bir sonucu olan kan kaybı anemisinden farklı olan hemolitik anemi adı verilen bir tür anemiye neden olur. Hemolitik anemi, alyuvarların (kırmızı kan hücrelerinin) normal ömürlerini tamamlamadan yıkıma uğrayarak kan dolaşımından uzaklaşması durumudur. 2) Karaciğer hastalığı; Karaciğer hücrelerine zarar veren veya yok eden herhangi bir hastalık veya durum sarılığa neden olabilir. 3) Safra kanalının tıkanması; Safra, safra kesesinde depolanır ve safra kanalı ile ince bağırsağa taşınır. Safra anormal derecede kalınlaşırsa, safra kesesinde taşlar oluşursa, safra kesesi veya safra yolları iltihaplanırsa veya karaciğer şişip safra kanallarını daraltırsa, safra akışı tıkanır. Hemoliz nasıl teşhis edilir? Veterineriniz tam kan sayımı (Hemogram) adı verilen bir test yapacaktır. Hemogram, kırmızı kan hücrelerinin, beyaz kan hücrelerinin ve trombositlerin sayısını ölçer. Hemogramı gerçekleştirmek için otomatik bir makine kullanılıyorsa, kırmızı kan hücreleri doğrudan kırmızı kan hücresi sayımı ile ölçülecektir. Hemogramın bir parçası olarak, (PCV) ve/veya hematokrit adı verilen testler, kanın kırmızı kan hücrelerine olan oranını belirleyecektir. Bu ölçümler, kedinin anemik olup olmadığını gösterecektir. Hemogramın diğer bileşenleri, olgunlaşmamış kırmızı kan hücrelerini, anormal kırmızı kan hücrelerini veya sıra dışı hücre kümelerini aramak için bir kan frotisi incelemesi de dahil olmak üzere, aneminin hemolizden kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemeye yardımcı olacaktır. Hemolize ne sebep olur? Hemolize toksik bitkiler, kimyasallar, ilaçlar, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki parazitler, otoimmün hastalıklar ve kanser neden olabilir. Bunlardan hangisinin kedinizde hemolize ve bunun sonucunda sarılığa neden olduğunu belirlemek için birkaç ek test gerekebilir. Karaciğer hastalığının sarılık nedeni olduğu nasıl belirlenir? İkteruslu kediden alınan kan örneğinde 10-30 testlik bir biyokimya profili yapılır. Biyokimya profili, karaciğer hastalığına özgü çeşitli testler içerir. Ana karaciğer enzimleri alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), alkalin fosfataz (ALP) ve toplam bilirubindir (TBIL). Bazı durumlarda, veterineriniz karaciğer fonksiyonunu değerlendiren bir safra asidi analizi de önerecektir. "Bu kan testleri, karaciğer hastalığının mevcut olduğunu gösterecek, ama nedeni veya tersine çevrilebilir olup olmadığını göstermeyecektir." Bu kan testleri, karaciğer hastalığının mevcut olduğunu ancak nedenini veya geri dönüşümlü olup olmadığını göstermeyecektir. Bu tespiti yapmak için karaciğer dokusu (biyopsi) veya karaciğer hücreleri (sitoloji) çalışması gereklidir. Bu, üç yoldan biriyle yapılabilir: 1) İnce iğne aspirasyonu; Deriden karaciğere küçük bir iğne sokulur. Karaciğerden bazı hücreleri aspire etmek için bir şırınga kullanılır. Hücreler bir cam slayt üzerine yerleştirilir, boyanır ve mikroskobik ortamda incelenir. Bu en az invaziv ve en hızlı testtir, ancak bazı sınırlamaları vardır. Sadece birkaç hücre elde edildiğinden, karaciğerden temsili bir numunenin elde edilmemesi mümkündür. Hücreleri birbirleriyle normal ilişkileri içinde görmek de mümkün değildir. 2) İğne biyopsisi; Bu prosedür, daha büyük bir biyopsi iğnesi kullanılması dışında ince iğne aspirasyonuna benzer. Çoğu zaman, bu test bir ultrason muayenesi sırasında gerçekleştirilir ve ultrason kılavuzluğunda iğne biyopsisi olarak adlandırılır. İğne biyopsisi, sadece birkaç hücre değil, bir doku çekirdeği verir. Numune formaldehit içinde sabitlenir ve analiz için bir patoloğa gönderilir (histopatoloji adı verilen bir teknik). Genel anestezi gereklidir, ancak kedinize çok kısa bir süre için anestezi uygulanır. Çekirdek biyopsi, patoloğun hücreleri birbirleriyle normal ilişkilerinde görmelerini sağlar. Ancak, karaciğer görünür olmadığı için veteriner hekim biyopsi için karaciğerin tam yerini seçemez. Bu nedenle, anormal dokuyu kaçırmak hala mümkündür. 3) Cerrahi yöntemle biyopsi; Kedi genel anestezi altında alınır ve karın cerrahi olarak açılır. Bu, karaciğerin doğrudan görüntülenmesine izin verir ve cerrah biyopsi için tam yeri seçebilir. Karaciğerin bir parçası, cerrahi olarak alınır. Bu yaklaşım en güvenilir biyopsi örneğini verir. Ne tür karaciğer hastalıkları sarılığa neden olur? Karaciğer ile ilgili ikterin (sarılığın) bazı nedenleri arasında enfeksiyon hastalıkları (kedi lösemi virüsü (FeLV), kedi enfeksiyöz peritoniti (FIP), neoplazi, hepatik lipidoz (yağlı karaciğer sendromu) ve kolanjiohepatit (karaciğer ve safra kanalları iltihabı) bulunur. Safra kanalı tıkanıklığı nasıl belirlenir? Safra kanalları tıkalı kediler genellikle aşırı derecede ikteriktir (sarıdır). Gözlerin ve diş etlerinin beyazlarındaki renk değişikliğine ek olarak, ciltleri genellikle bariz sarı renktedir. "Ultrason muayenesi, invaziv olmayan bir yoldur. Safra kesesini ve safra kanalını değerlendirir." Bir tıkanıklığın varlığını doğrulamak için safra kesesi ve safra kanalları incelenmelidir. Bu, radyografiler (X-ışınları) kullanılarak mümkün olsa da, ultrason muayenesi safra kesesi ve safra kanalını değerlendirmenin daha doğru, invaziv olmayan bir yoludur. Ayrıca günümüzde MR gibi ileri yöntemlerle de görüntülemeler yapılmaktadır. Kediyi biliyer kanal obstrüksiyonu (tıkanması) için uygun şekilde değerlendirmek için bazen laparotomi (cerrahi olarak karnın açılması) gereklidir. Safra kanalı tıkanıklığına ne sebep olur? Kedilerde safra kanalı tıkanıklığının en yaygın nedenleri arasında pankreatit, abdominal travma, abdominal veya karaciğer kanseri, safra kesesi taşları (safra taşları), karaciğer parazitleri ve ciddi şekilde kalınlaşmış safra içeriği gibi sebepler sayılabilir. İkterus/Sarılık nasıl tedavi edilir? Sarılık bir hastalık değildir; altta yatan bir hastalığın mevcut olduğunu gösteren klinik bir işarettir. Altta yatan hastalık teşhis edilip başarılı bir şekilde tedavi edildiğinde sarılık düzelecektir. Sarılık bir hastalık değildir; altta yatan bir hastalığın mevcut olduğunu gösteren klinik bir işarettir. Kedim iyileşir mi? Prognoz (hastalığın gidişatı) altta yatan nedene bağlıdır. Sarılığa neden olan bazı hastalıklar çok ciddidir, ancak diğerlerinin tam iyileşme için iyi bir prognozu vardır. Bizler sahip olarak tüm sorumluluklarını taşıdığımız bu dört ayaklı tüylü can dostlarımızı düzenli aralıklarla veteriner hekim kontrolüne götürerek sağlık taramaları ve iyi bir muayene eşliğinde takip etmeli, senelik check-uplarla herşeyin yolunda gittiğinden emin olmalıyız. Kediler özellikle sağlık sorunları olduğunda son noktaya kadar belirtileri gizleyen canlılardır. Hastalıktan değil geç kalmaktan korkmalıyız. Hepinize sağlık ve sevgi dolu günler dileriz.
Stres belirtilerinin tanımlanması ve belirlenmesi Stres, kedilerdeki yaygın davranış sorunları ve yine bazı yaygın hastalıkların önemli bir unsuru (tetikleyicisi) olarak tanımlanmaktadır. Kediler diğer bazı türlerin yaptığı gibi duygularını açıkça dışa vurmazlar, streslerini açıkça göstermekten ziyade içine kapanık ve sessiz kalmaya yatkındırlar. Bundan dolayı kedi sahiplerinin hayvanlarına mümkün olan en iyi bakımı sağlamak için bu belirgin olmayan stres belirtilerini fark etmeleri gerekir. Stres tamamen kötü bir şey midir? Kedilerin vücudunda bulunan çeşitli psikolojik sistemler stres seviyesini düzenler, bunlar arasında ağırlıklı olarak HPA ekseni (hipotalamus-hipofiz-adrenalin) ve sempatik sinir sistemi etkilidir, her iki sistem de türlerin günlük yaşamıyla ilişkili kısa süreli normal seviyedeki stresle baş etmek için gelişmiştir. Bu sistemler bireyin zor bir durumla karşılaşmaya hazır olmasını sağlayan hormonların salınımını kontrol eder, bu olgu genellikle savaş/kaç veya akut stres tepkisi olarak bilinir. Ancak bu sistemler kronik veya uzun vadeli stresle başa çıkmak için yeterince gelişmiş değildir ve bu durum kedilerle davranış problemlerinin ve strese bağlı hastalıkların gelişmesinde önemli bir rol oynar. Bazı kediler neden daha fazla kronik stres geliştirmeye yatkındır? Bireyin sorunlarla baş etme yetisi hem genetik hem de çevresel faktörlere bağlıdır. Stres tepkisiyle ilişkili psikolojik sistemlerin gelişimi yavru kedi henüz doğmadan başlar ve anne kedi, gebeliği esnasında strese veya kötü beslenme koşullarına maruz kaldıysa doğurduğu yavrular da, çok sayıda yaygın davranış sorunlarına sebep olacak seviyede bir stres geliştirmeye daha yatkın olabilir ve bireyler stresle baş etmek için uygun stratejiler oluşturamayabilir. Sosyalleşme ve alışılmış ev ortamına ait görüntü, ses ve kokuların erken evrede tecrübe edilmemesi de kedinin ileriki yaşlarında oldukça büyük zorluklara sebep olmaktadır. Bu stresi nasıl fark edebilirim? Akut stres Akut stres beklenmeyen bir olay veya tehditten kaynaklanıyor olabilir ve bunu kedilerde fark etmek oldukça kolaydır. Aşağıdaki davranışlardan birçoğu belirtilerden biri olabilir: Hareketsizlik Gövde - doğrudan dört ayağı üzerine sinerek çömelir, titrer Karın - görünmez, hızlı nefes alıp verir Ayaklar - bükülmüştür Kuyruk - gövdeye yakındır Baş - gövde seviyesinin altındadır, hareketsizdir Gözler - tamamen açıktır Göz bebekleri - tamamen genişlemiştir Kulaklar - geriye doğru tamamen yatık durumdadır Bıyıklar - geriye doğrudur Ses - ağlamaklı veya uluyarak miyavlama, homurdanma veya sessiz durma Tıslama, hırlama, titreme, salya artışı İstemsiz idrar ve kaka yapma Yakınlaşıldığında saldırganlık Kronik stres Uzun sürede geliştiği için kronik stresi tanımak daha zordur ve belirtileri fark etmek daha zor olabilir, bu durumun davranış şekillerini ve alışkanlıklarını etkilemesi muhtemeldir, bunlar aşağıdaki gibidir: Beslenme, temizlenme, çiş ve kaka yapmaktan kaçınması veya çok fazla yemesi (kedinin karakterine göre değişiklik gösterir) Dinlenme süresinde artış veya sahte uyku Saklanma Bağımlılıkta artış veya sosyal olarak geri çekilme (kedinin karakterine göre değişiklik gösterir) İnsanlara/kedilere karşı savunmaya savunma amaçlı saldırganlık Aşırı ihtiyatlı olma ve fazla seviyede irkilme tepkisi (en hafif gürültüde sıçrama) Oyun aktivitesinde azalma Genel davranış alışkanlıklarında değişme, ör.: Mevsim değişiklerinden bağımsız olarak iç mekanlarda daha fazla vakit geçirme Uygunsuz yerlere çiş veya kaka yapma İç mekanlara idrar püskürtme Fazla yalanma, pika (yün yeme) Yüz bölgesi temizliğinde artış, zeminleri tırmalama Sürekli olarak yer değiştirme aktivitesi (davranış alışkanlıklarının dışında) Yönlendirilmiş saldırganlık (tehdidin geldiği yerden başka yöne saldırganlık) Kararsız davranış (yaklaşma/geri çekilme, çoğunlukla aynı zamanda birbiriyle çatışan sinyaller) Kediler neden strese girer? Kedinizin strese girmesine sebep olan muhtemel faktörler onun ilişki içerisinde olduğu insanlar ve çevresinden kaynaklanabilir ancak kedilerin deneyimlediği stres büyük oranda kendi türleriyle alakalıdır. Eğer kediniz geçinemediğini kedilerle aynı ortamı, kaynakları paylaşıyorsa ve kedi nüfusunun yüksek olduğu bir yerde yaşıyorsa bu onun için bitmek bilmeyen bir kâbusa dönüşebilir. Maalesef bazı kedi sahipleri kedilerinin stres seviyesinin artışında istemsiz de olsa rol oynayabiliyorlar. Bazı kedi sahipleri, kedilerle beklediklerinden daha fazla temas kurarak onlara karşı fiziki olarak kaba davranışlar sergileyebiliyorlar. Bazıları ise kedilerin çoğunlukla nasıl karşılık vermeleri gerektiğine karar veremedikleri tutarsız yaklaşımlar sergileyebiliyorlar. Kedinizin bakımıyla alakalı konuları değerlendirirken yaşadığı ortam en son düşünmeniz gereken konuymuş gibi gelebilir çünkü insanlar; evcil hayvanlarının güvenliğini sağlamanın ve onları sevmenin en önemli şey olduğunu düşünmeye meyillidir. Ancak iç mekânlarda kapalı kalmak, sıkılmak, saklanma alanlarına veya tuvalet kaplarına erişimin kısıtlanması gibi örnekler kedilerde oldukça fazla stres oluşturabilir. Kedimin stresini dindirmek ve önlemek için ne yapabilirim? Hem türünün özelliklerini hem de onu bir birey olarak dikkate alıyor ve ihtiyaçlarına uygun bakımı sağlayabiliyorsanız, kedinizin kronik stresini engellemek ve bunu azaltmak için büyük bir şansa sahipsiniz demektir. Unutmayın ki, kedinizin strese girmesine sebep olan şey sizin hiç endişelenmediğiniz bir konu da olabilir. Kediler kendi kendilerini korurlar, sürekli olarak risk değerlendirmesi yaparlar, bulundukları her yeni bölgede veya sosyal karşılaşmada tehdit ve tehlikeyi araştırırlar. Bu sebeple hayatları tutarlı alışkanlıklardan oluştuğunda kendilerini güvende hissederler, onlar için belli seviyedeki öngörülebilirlik ve bildikleri unsurlardan oluşan ortam güvenlidir. Davranışlarınızda öngörülebilir olmanız ve günlük rutinler oluşturmanız stresi büyük ölçüde ortadan kaldırır. Baktığınız kedilerin sayısı dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir, özellikle de yerleştiği bölge hali hazırda ciddi sayıda bir kedi nüfusuna sahipse bu kedi üzerinde fazladan bir baskıya sebep olabilir. Kediniz (veya kedileriniz) için evinizde sağladığınız kaynakların miktarı (ör.: Yemek ve su kapları, kedi tuvaletleri, yataklar, saklanma alanları, tüneme yerleri, tırmalama tahtaları, oyuncaklar vb.) daima ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede olmalıdır. "Her kedi başına fazladan bir kaynağı (mama ve su kabı vb.) farklı konumlara yerleştirmek" uygun kaynak miktarını sağlamak için kullanabileceğiniz iyi bir formüldür. Kedinizle ilişki kurmak daima zordur, ancak onun bir birey olarak duygusal ihtiyaçlarına anlayışla yaklaşmak stresten arınmış bir yaşam sağlamanın anahtarıdır. Öz güveni yerinde ve sosyal bir kedi çekingen veya yavruyken uygun şekilde sosyalleşmemiş olan bir kediye kıyasla daima daha fazla ilgi bekler. İletişimi kedinizin başlatmasına izin vermek ise muhtemelen onun istediği nitelikte ve miktarda şefkat göstermenin en kolay yoludur. Kedinizin dışarı çıkmasına izin veriyorsanız, gezintinin zamanlamasına sizden çok kedi karar vermelidir. Eğer bölge birden fazla kedi tarafından farklı zamanlarda paylaşılıyorsa, gün içinde kedinizin kendisini güvende hissettiği veya bahçede diğer kediler bulunurken daha tehlikeli olduğunu hissettiği belli zamanlar olacaktır. Kediler, belli bireylerin bölgede bulunduğu zamanları bildiren ve mesaj niteliğindeki kokulardan yararlanan karmaşık bir iletişim sistemine sahiptir, bu sebeple biraz temiz hava almak için en uygun zamanı kediniz seçecektir. Kediniz yalnızca içeride yaşıyorsa, sağlayacağınız dinamik ve güç sarf edebileceği bir ortam egzersiz ve eğlence ihtiyacını karşılayarak kedinizi sıkılmaktan ve mutsuzluktan koruyacaktır. Kediler duygusal ve fiziki sağlıklarını korumak için kedi gibi davranmalıdırlar, örneğin tırmanacakları nesneler sağlamak gibi onlara doğal yaşam alanındaki ortamı sunmak önemlidir. Kedinizin muhtemel bir stres geliştirmeyeceği bir yaşam beklemek imkânsızdır ancak bu stresi tetikleyen faktörlerin neler olduğunu belirlemek ve en aza indirmek kronik strese yol açan muhtemel sorunları azaltacaktır.
1
2
3
4
5
...
8